26 Temmuz 2025 Cumartesi

Dersim'de kadınlar siyasal gelişmeleri tartıştı

23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nin 3. gününde, TJA'lı Ayla Akat, DEDEF üyesi hukukçu Gamze Yentür, SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara ve EMEP GYK üyesi Sema Barbaros gündemi tartıştı.

23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nin 3. gününde "Kadınlar gündemi tartışıyor" paneli yapıldı. Yerine kayyum atanan Dersim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan'ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi Ayla Akat, Dersim Dernekler Federasyonu (DEDEF) üyesi hukukçu Gamze Yentür, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara ve Emek Partisi (EMEP) GYK üyesi Sema Barbaros konuşmacı olarak yer aldı.

Sanat Sokağında yapılan panele Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dersim Milletvekili Ayten Kordu, EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca, DEDEF Kadın Meclisi, Dersim Kadın Platformu ve çok sayıda kişi katıldı.

KARA: AİLE YILI HALKLARA DÖNÜK BİR SALDIRI
Panelde ilk sözü alan SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara, tarihsel olarak bütün faşist iktidarların kadın cinsine dönük saldırılarda ortak bir noktada buluştuğunu söyledi.

"Aile yılı"nın ekonomik, kültürel ve siyasi bakımdan çok katmanlı bir sorun oluşturduğuna işaret eden Kara, sermayenin ucuz iş gücü arayışı sebebiyle kadınları ve çocukları çalıştırdığına dikkat çekti. "Dün üç çocuk diyorlardı, bugün dört çocuk diyorlar. Ve her gün bu sayıyı artırarak aslında çocuk işçileri sayısını da artırmayı hedefliyorlar. MESEM projesini çok özel olarak sundular" diyen Kara, çocukların çok düşük bir ücret karşılığında güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalıştırıldığını ve çok sayıda çocuğun da iş cinayetinde yaşamını yitirdiğini kaydetti.

Kara, şöyle devam etti: "Bunların hepsi bize şunu gösteriyor, bu aile yılı projesi aslında doğrudan halklarımıza dönük yapılmış bir saldırı. Sadece kadınlara dönük değil. Hem çocukları içine alıyor, hem kadınları içine alıyor hem de yoksul emekçi halkı içine alıyor. Düşünün, siz bir bakansınız ve TÜSİAD toplantısında doğum hızını yükselteceğim diye sermayedarlara söz veriyorsunuz. Neden? Çünkü çocukları işçi olarak çalıştıracaksınız. Böyle diyen bir bakanın tabii ki de fiili olarak kürtajı yasaklaması beklenir. Doğum kontrol yollarını daha da sınırlı hale getirmesi beklenir. Çünkü bunların hepsi doğrudan doğum hızını artırmaya yönelik hedeflerdir."

İktidarın bu yolla hem işçi hem de asker yetiştirmek istediğini belirten Kara, "Bölgesel savaşların, üçüncü dünya savaşı alametlerinin olduğu bir dönemde doğrudan kadın bedeninin, doğumun tartışılmaya açıldığını görüyoruz" dedi.

'REJİM SAVAŞ AÇMIŞ DURUMDA'
Kadınlar olarak tüm saldırılar karşısında bir seferberlik başlatılması gerektiğini vurgulayan Kara, şu ifadeleri kullandı: "Hem kadınlar hem de LGBTİ+lar hedefte. Rejim bir savaş açmış durumda. Bedenimizin, doğurganlığımızın, cinselliğimizin, hayatlarımızın tartışıldığı bir noktadayız. Dolayısıyla da buna karşı mücadelenin en etkin, en birleşik biçimde yürütülmesi önümüzdeki dönem bakımından çok kritik. Asgari demokratlığın da ölçüsüdür kadın özgürlük mücadelesi. Kadın özgürlük mücadelesinde kadın cinsine yönelik saldırılarda bir tutum almak, kadın cinayetleri karşısında bir tutum almak, aynı zamanda aile yılını ilan edenlere karşı birlikte mücadele etmek elbette ki tüm demokratların, emekçi sol hareketin, siyasi partilerin görevleri kapsamındadır. Önümüzde çok zorlu ve uzun bir dönem var. Kadınların kararlılığıyla bu saldırıları durduracağız."

BARBAROS: KADINLAR DİRENÇ NOKTASI OLUŞTURMALI
"Aile Yılı"na işaret eden EMEP GYK üyesi Sema Barbaros "AKP'nin iktidar olduğu dönemden beri bir sermaye-devlet içerisinde aile politikalarının, aile ve evlilik birliğinin iktidar için çok özel bir anlamı olduğunu söylemek mümkün. AKP iktidarı aslında kadınların canı pahasına aileyi savunuyor çünkü sonuçta sermaye için hem ucuz işçi gücü hem üretimin devam etmesi hem de güvencesiz çalıştırmanın bir yöntemi. Sermaye kadını ucuz iş gücü olarak görmek istiyor, çocuk işçiliğini arttırmak istiyor. AKP aileye teşvik adı altında maddi destek, evlilik danışmanlığı, doğum izinleri, esnek ve uzaktan çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi politikaları izliyor. Önümüzdeki yıllarda iktidarın yürüteceği süreçlerde kadın ve çocuktan yana politikalar izlemeyeceğini ve sermaye ne diyorsa onu yapacağını bir kez daha görüyoruz" şeklinde konuştu.

Sermaye ve iktidarın örgütlülüğüne işaret eden Barbaros, tüm saldırılara karşı başta kadınların direnç noktası oluşturması gerektiğini kaydetti.

YENTÜR: 6284 ETKİN UYGULANMIYOR
DEDEF üyesi hukukçu Gamze Yentür, kadın haklarının hukuki boyutuna dair konuşarak, "Bugün 6284 sayılı yasa çok iyi bir kanundur. Kadınlar için çok ciddi bir güvence ancak bugün toplumsal süreç içerisinde bu kanunun etkili şekilde uygulanmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Anayasamızda herkese eşittir, kimse dil, din, ırk, cinsiyet olarak ayırt edilmez ancak gerçekte böyle değil. Demek ki bunun toplumsal koşullarının oluşması gerekiyor. Buradaki önemli olan gerçeklikle bilimselliğin arasındaki bağı kurmaktır. Afaki tartışmalar yerine biraz daha bilimsel göstergelere başvurmak gerek" dedi.

Yentür, kadınlara çağrıda bulunarak şiddete uğramaları halinde baroların kadın hakları merkezlerine, kadın örgütlerine başvurmaları gerektiğini dile getirdi.

AKAT: KADINLAR HER MEKANİZMADA YER ALMALI
Kadınların bu süreçte kurulacak her mekanizmada yer alması gerektiğine işaret eden TJA'lı Ayla Akat, "İnsan hakları örgütlerimiz uzun yılların deneyim birikimine sahipler. Tüm bu kurumlar, çatışmalı sürecin ve barışın kaydını tutacak kurumlardır. Ne zaman ki biz gerçekten cesaretle kararlılık üretmeye başlarsak onun yarattığı çekim herkesi bunun içine dahil edecektir. Kimseyi beklememize gerek yok. Eğer demokratik bir sistem ve barış için mücadele iddiamız ortaksa bizi bir araya getiren nedenlerimiz çok. O yüzden bizi bir araya getiremeyecek nedenlere dönüp bakmayalım, onları azaltmanın peşine düşelim. Tek bir çözüm var; sonuna kadar örgütlenmek, tek bir gerçek var kendimizi eğitmek. Kim olduğumuzu bilmek, kim olduğumuzu doğru bir şekilde anlatabilmek. Hangi kimliğe sahip olursak olalım… Ben bugün sünni Kürt bir kadın olarak buradayım, yanıbaşımda Alevi kadın arkadaşlarım var. Tüm farklılıklarımızla örgütlülük içinde olan kadınlarız, o yüzden sesimiz gür çıkıyor."

Panel, soru ve cevapların ardından sona erdi.