KBDH: 33'lere verdiğimiz devrim sözümüze bağlı kalacak, Rojava devrimini savunacağız

KBDH Genel Konseyi, Suruç katliamının 10. yılında yazılı açıklama yaptı. Katliamda ölümsüzleşen 33 düş yolcusunu ve kadınları anan KBDH, "Rojava kadın devrimine soluk katmak isteyen kadın yoldaşlarımızın mücadeleleri aynı zamanda faşist erkek egemen sistemle, AKP rejimiyle hesaplaşma mücadelesiydi. Onlar ki toplumsal ve erkek devlet şiddetine, tecavüze, tacize ve kapitalist ataerkil sistemin kadını yok saymasına karşı, kadının özgürleşme mücadelesinde iradeleşen öncülerimiz arasında yer aldılar. Bu nedenle Pîrsus katliamı kadın özgürlük mücadelesine yönelik bir tehdittir" dedi.
Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Genel Konseyi, Suruç katliamının 10. yılında yaptığı yazılı açıklamada, "33'lere verdiğimiz devrim sözümüze bağlı kalacak, Rojava devrimini savunacağız" dedi.
10 yıl önce 20 Temmuz günü Suruç'ta 33 sosyalist, devrimci, anarşist, yurtseverin DAİŞ-MİT ortaklığında katledildiği hatırlatılan açıklamada, "Katliamda yitirdiğimiz tüm yoldaşları saygıyla, büyük bir minnetle anıyor anılarına bağlılık sözümüzü yineliyoruz" denildi.
'DÜŞLERİ YARIM KALMAYACAK'
Açıklamada devamla şu ifadeler yer aldı:
"33 yoldaşımız, yüreği kadının özgürlüğünden, eşitliğinden, adaletten, ezilenden yana atan, aydınlık bilinçleri, umut yüklü düşleriyle bir araya gelen insan güzelleriydi. Onların ortak düşleri; çağımızın devrimci umut ışığı olan Rojava kadın devrimiyle buluşmak ve Kobanê'nin inşasına katılarak devrime omuz vermekti. Onlar; Kobanê direnişinin simgesi Arîn Mîrkan'dan, 'Rojava devrimi benim devrimimdir. Devrimcinin amacı devrim yapmaktır' diyen Sibel Bulut'tan ilham alan sosyalist kadınlardı. Her biri Gezi direnişine kadın rengini katan, komünleri kuran ve yer alan, barikatlarda çarpışan, kadınların yaratıcılığını, gücünü; Rojava kadın devriminin değişim gücüyle birleştirmek için yola çıkmışlardı. Kobanê'yi, Türkiye ve Kürdistan halklarının, ezilen kadınların mücadelesinde bir köprüye dönüştürmek istediler. Yüzlerini Kobanê'ye dönen sosyalist kadınlar, eylemleriyle halkların, kadınların birleşik mücadelesinde yeni bir mevzi yarattılar.
'SURUÇ KATLİAMI; TASFİYE, İMHA, YOK ETME KONSEPTİNİN BAŞLANGICI OLDU'
"Suruç katliamıyla, halkların, kadınların birleşik devrim mücadelesi, Rojava Kadın devrimine uzanan Türkiye-Kürdistan halklarının mücadele ortaklığı yok edilmek istendi.
"20 Temmuz 2015 Suruç katliamı sosyalist gençlerin ve komünist öncülerin DAİŞ-MİT ortaklığında alçak bir saldırıyla hedef alınması yoğunlaştırılmış savaş konseptinin, tasfiye saldırısının başlangıcı oldu.
"Hemen öncesinde Kürt halkının başlattığı özyönetim direnişi, gerillanın amansız savaşı, faşizme büyük kayıplar yaşattı. Kadın hareketinin gelişen eşitlik-özgürlük mücadelesi, ezilenlerin yükselen öfkesi; AKP faşizminin yönetme krizini derinleştirdi. Faşizm derinleşen yönetme krizinden çıkmak için savaş konseptini Kürdistan ve Türkiye halklarına, kadınlara, emekçilere, devrimci, sosyalist ve yurtseverlere karşı devreye koydu. Kürt özgürlük hareketine karşı imha, çökertme konseptini, Medya savunma alanlarının 24 Temmuz'da bombalanmasıyla başlattı. Böylece, 'müzakere' süreci fiili olarak rafa kaldırıldı.
"Ve devamında Kürt hareketine dönük çöktürme ve toplamda süren tasfiye saldırısının menzilinde kazanılmış tüm demokratik haklar-mevziler olmakla birlikte en çok kadınların hakları ve kazanımları vardı. Kadın hareketinin büyük mücadelelerle kazandığı haklar, örgütler, mevziler tasfiye saldırısının hedefi oldu. Bu saldırılar on yıldır katmerlenerek sürmekte. Halkın iradesiyle seçilmiş yerel yönetimlerde ki kadınlar, vekiller, parti eşbaşkanları, kadın hareketinin temsilcileri, sendikacı kadınlar tutsak edilerek, kayyım vb. saldırılarla halkların, kadınların iradesi gasp edilmesi, eşbaşkanlık sisteminin etkisiz kılınması, kadının örgütlü iradesinin tasfiyesi amaçlandı. Saldırı dalgası demokratik-sosyalist, özgür, ilerici basın, medyanın tasfiyesine kadar vardırılarak kamuoyunun sesi boğulmaya çalışıldı. Bu saldırılar bugünde burjuva muhalefeti olan CHP belediyelerine kadar varmıştır.
'SURUÇ KATLİAMIYLA HALKLARIN BİRLEŞİK MÜCADELESİ HEDEFLENDİ'
"Suruç katliamıyla Türkiye'den Kürdistan'a mücadele köprüsü olacak kitle hareketlerinin bertaraf edilmesi amaçlandı. Saldırı dalgası şovenizmin körüklenmesi linçlere varan halklar arası düşmanlığın perçinlenmesine dek vardı. Faşizmin büyüyen saldırı dalgasına rağmen Suruç şehitlerinin yoldaşları, onların ardılları olarak mücadele bayrağını yükseltmeye, zulmün üstüne üstüne yürümeye devam ettiler. Suruç'un ardından yapılan uğurlamalar ve on yıldır ısrarla sürdürülen hesap sorma mücadelesi erkek egemen faşist Türk devletine karşı öfkeyi büyüttü, 21. yüzyılın en barbar, en kanlı kadın düşmanı DAİŞ çetelerine karşı savaş gücünü biledi.
'SURUÇ KATLİAMI, KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE DÖNÜK SALDIRIDIR'
"33 düş yolcusunu unutmuyoruz. Suruç'ta yitirdiğimiz, kadın yoldaşlarımızı unutmuyoruz. Polen'i, Ezgi'yi, Büşra'yı, Nazegül'ü, Aydan Ezgi'yi, Ferdane'yi, Ece'yi, Nuray'ı, Duygu'yu, Nazlı'yı unutmuyoruz.
"33 düş yolcusunun 19 Temmuz'da zafere ulaşan Rojava kadın devrimi topraklarına ayak basmaları DAİŞ ve onunla işbirliği içindeki faşist Türk devleti tarafından engellenmiş olsa bile, devrim tüm işgal saldırılarına, ekonomik, politik kuşatmalara rağmen dimdik ayakta dünya ezilen halklarına ve kadınlara ilham olmakta, güç vermekte.
"Rojava kadın devrimine soluk katmak isteyen kadın yoldaşlarımızın mücadeleleri aynı zamanda faşist erkek egemen sistemle, AKP rejimiyle hesaplaşma mücadelesiydi. Onlar ki toplumsal ve erkek devlet şiddetine, tecavüze, tacize ve kapitalist ataerkil sistemin kadını yok saymasına karşı, kadının özgürleşme mücadelesinde iradeleşen öncülerimiz arasında yer aldılar. Bu nedenle Pîrsus katliamı kadın özgürlük mücadelesine yönelik bir tehdittir.
"Onlar, Rojava kadın devrimine dayanışma ellerini uzatırlarken erkek egemen faşist devletin hedefi olacaklarının bilincindeydiler. On'lar, faşist AKP hükümetinin; halkların birliğinden, kadınların dayanışma ve mücadele ortaklığının gücünden duydukları korkunun da bilincindeydiler. Bu nedenle kadın devriminin coşkusunu kuşanıp yüzünü Rojava'ya dönmekte bir an tereddüt etmediler.
'ONLARDAN ALDIĞIMIZ GÜÇLE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ BÜYÜTÜYORUZ'
Biliyoruz ki Suruç katliamı egemenlerin ne ilk ne de son suçudur. Bugün Suruç katliamının failleri hala iktidarda. Kadın düşmanı politikalarına, Kürt halkına, emekçilere, işçilere, doğaya karşı faşist, talancı, yok edici uygulamalarına devam etmekteler.
"Onlardan aldığımız mücadele bilinci ve gücüyle; erkek egemenliğini büyüten kapitalizme, erkeği aklayan kapitalist erkek yargıya, kadın emeğinin, bedeninin sömürüsünün, şiddetin yaşandığı 'aile yılı' ilanıyla daha da katmerleneceği 'kutsal aile' cenderesine; faşist Türk devleti ve çetelerince işgal altında bulunan devrim topraklarında kadın ve çocukların yaşadığı cinsel şiddete, asimilasyona; Suriye'de HTŞ çeteleri eliyle Alevi, Dürzi halklara dönük katliamlara; kadın emeğinin ucuz iş gücü ve vasıfsız sayılmasına; gözaltında tacize ve tecavüze, sokakların ve mekanların erkeğe ait kılınmasına; kadın bedeninin cinsel meta haline getirilerek pazarlanmasına, özgürlük ve onur düşlerimize dönük saldırılara karşı mücadele ettik, ediyoruz. Türkiye ve Kürdistanlı kadın devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, sosyalist feministler, komünistler olarak AKP-MHP faşizmine, Türk faşist diktatörlüğüne karşı kadının özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltiyoruz.
"Düş yolcusu kadınlarımızın son sözüyle Arin'den Sibel'e yürüyoruz zafere..."