Suruç'un izinde adalet peşinde 10 yıl

Suruç katliamı nezdinde çeşitli mücadele araç ve biçimleriyle yürütülen toplumsal adalet mücadelesinin yarattığı birikim; mücadelede temponun yükseltilmesinin, politik ve örgütsel cesaret ve iddianın yeni bir düzeye taşınmasının sayısız deneyimiyle yüklü. Şimdi bu deneyime yaslanarak Türkiye ve Bakurê Kürdistan'ın dört bir yanında, "10. yılında Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarını büyütmek, 33 düş yolcumuzu en yaygın ve kitlesel biçimde anmak ve büyük bir çarpışma anına dönecek olan 20 Temmuz gününe hazırlanmak en önemli devrimci görevimizdir.
Türkiye'de 2015 yılında, faşist devlet terörü, Kürdistan'da inkarcı, sömürgeci savaş ilanının miladı olan Suruç katliamının 10. yıl dönümüne giriyoruz. Faşist saray rejimi, 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç katliamıyla çöktürme planı adlı yeni savaş konseptini devreye soktu. Rojava devrimiyle kurulan devrimci ilişkiye, Rojava devrimine Türkiye cephesinden örgütlenen katkıya, devrimci partilerle ulusal demokratik hareket arasındaki ittifaka, artan mücadele ve örgütlenme cesaretine ve halklarımızın birleşik özgürlük savaşımına düşman rejim; birleşik devrim çizginin en yalın ifadesi olan sosyalist gençlerin Kobanê'yi inşa kampanyasını hedef aldı.
Gezi/Haziran ayaklanmasında, 6-8 Ekim serhildanında, Kobanê direnişinde, Rojava devriminde, Şengal direnişinde, birleşik demokratik cephenin kurulup geliştirilmesinde, 7 Haziran seçim çalışmalarında, fiili meşru mücadelenin yaygınlaştırılıp yükseltilmesinde, şovenizm ve sosyal şovenizme karşı kazanılan başarılarda kendini ortaya koymuş komünist öncünün politik iradesinin kırılması amacıyla 33 yoldaşımızın katledildiği, onlarca yoldaşımızın ağır bir şekilde yaralandığı vahşi bir katliam gerçekleştirildi. Tüm bu gerçekler, bölgesel devrim programına ve birleşik mücadeleye adanmış sosyalist gençler tarafından doğru kavrandı ve katliamı yanıtlama kararlılığı kesintisiz bir şekilde sürdürüldü.
Geride kalan 10 yıl, katliamı devrimci atılımlarla cevaplama kararlılığı ve ruhuyla hareket etmenin de tarihi oldu. Ölümsüzleşenlerin uğurlama törenleriyle başlayan süreç, küçükburjuva duygusallığa düşmeden, yaşanan acının ve öfkenin büyük bir hesap sorma bilincine dönüştüğü adalet mücadelesiyle devam etmiş, faşizme karşı sınıf savaşımının özel bir mücadele düzeyi olarak kazanılmıştır.
Suruç katliamının hesabını sormak ve düş yolcularının ideallerini gerçek kılmak için kimliklerini yakarak yüzünü özgür alanlara dönen sosyalist gençlerin, özyönetim direnişinde yer alan, kır gerilla savaşçısı olan Suruç yaralılarının devrimci görevleri sahipleniş iddiaları direnen ve savaşan öncü gerçekliğinin temel oluşturucusu olmuştur.
Katliamda çocuklarını ve yakınlarını kaybeden ailelerin ve yaralıların çok hızlı bir şekilde Suruç Aileleri İnisiyatifini kurması, düş yolcularının Kobanê'ye yola çıktıkları Kadıköy'de bulunan Halitağa'yı her ayın 20'sinde oturma eyleminin yapıldığı bir mücadele mevzisine dönüştürmeleri, ailelerin ve yaralıların adalet mücadelesindeki özneleşme süreçleri bakımından son derece önemlidir. Kadıköy kaymakamlığı tarafından alınan yasak kararlarına rağmen düş yolcularını anma ısrarı ve adalet mücadelesinin toplumsallaştırılması çabası Suruç için adalet mücadelesinin temel gelişim parametresi oldu. Hrant Dink'ten Onur Can Yaser'e, Soma maden katliamından Çorlu Tren katliamına, Gezi direnişi ölümsüzlerinden Şenyaşarlara, Hande Kader'den Roboskî'ye, Sivas'tan 10 Ekim Ankara Gar katliamına, Reşit Kibar'dan Gülistan Doku'ya, 6 Şubat depreminde yaşamını yitirenlerin ailelerinden katledilen kadınların ailelerine, KHK ile ihraç edilen emekçilerden MESEM'lerde öldürülen çocuk işçilere dek adalet mücadelesi yürüten tüm kesimleri bir araya getirme ve toplumsal adalet mücadelesi yürüten tüm kesimleri rejim karşısında saflaştırma ve mücadeleyi yükseltme görüş açısıyla hareket edildi. "Herkes için adalet" şiarı, devlet tarafından gadre uğrayan her toplumsal kesimin sonraki adalet arayışlarının da temel bir sloganı oldu.
Devlet eliyle gerçekleşen tüm katliam dosyalarında mahkemelerin cezasızlık pratiği nedeniyle, yürütülecek adalet mücadelesini duruşma salonlarından ibaret görmeyen çok sayıda hukukçu "Suruç İçin Adalet Platformu"nu kurdu. Katliamın tüm bağlantılarının açığa çıkarılabilmesi, gerçeklerin kirli raflar arasında, adliye koridorlarında ve emanet dolaplarında bırakılmaması için iğneyle kuyu kazar gibi yürütülen hukuk mücadelesi sayesinde devlet-DAİŞ bağlantısı açığa çıkarıldı, kimi kamu görevlilerinin yargılanması sağlandı. Katliamın siyasi sorumlularından olan Davutoğlu'na "mahkemeye gel bildiklerini anlat" çağrısı, faillerin aranır durumdayken Türkiye'de tedavi gördüğünün açığa çıkarılması, Türkiye ve Kürdistan'ın yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinden çok sayıda hukukçunun ve hukuk kurumunun yıllarca Hilvan'da yürüttüğü adalet mücadelesi sayesinde başarılabildi.
Suruç için yürütülen adalet mücadelesinde, hukukçuların yanı sıra gazeteciler, aydın ve sanatçılar da kendi kulvarlarından mücadeleyi derinleştirip, zenginleştirdi. DAİŞ-devlet ilişkileri üzerine, ölümsüzleşenlerimizin yaşamı üzerine çok sayıda kitap yazıldı, belgesel çekildi. Sanatçılar, Suruç için üret kampanyası kapsamında pek çok ürün ortaya çıkardı. Tüm bunlar işçilerin, emekçilerin yaşamıyla 33'lerin düşlerini buluşturmanın vesilesi oldu.
Ve elbette, SGDF'yi hedef olan Suruç katliamını kendisine yapılmış bir katliam olarak kavrayan ve önemli bir antifaşist devrimci odak olarak konumlanan gençlik örgütlerinin her yıl 20 Temmuz çalışmasını siyasal bir kampanya olarak yürütmesi, devletin işkenceli gözaltı saldırılarına rağmen fiili meşru mücadele çizgisindeki ısrarı, toplamda işçi sınıfı ve ezilenlerin birleşik politik direnişinin önemli bir öncü kolunu oluşturdu. Mücadele eden tüm kuvvetlere güç ve umut oldu.
Politik mücadele düzeyini yükselten her devrimci parti ve örgütün faşist rejim tarafından daha çok hedef haline geleceği soyutlamasından hareketle adalet mücadelesi de kaçınılmaz olarak çok sayıda engelle karşılaştı. Aileler ve yaralıların mahkeme kürsüsünde ifade ettiği sözler dava konusu yapıldı, aileler çocuklarının mezar başında yaptıkları konuşmalar nedeniyle tutuklandı ve geride kalan çocuklarıyla tehdit edildi. Çok sayıda Suruç yaralısı uzun yıllar ve defalarca kez tutsaklık yaşadı. 33'lerin mezar taşları kırıldı, her ayın 20'sinde yapılan Suruç oturumları ve ölümsüzlerin mezar anmaları polis operasyonlarının, dava dosyalarının ve tutsaklıkların gerekçesi yapıldı.
Tüm bu faşist baskı ve zulme rağmen zaman zaman biçimi değişse de adalet mücadelesinin bütünü bakımından hesap sorma pratiği ısrarlı bir şekilde sürdürüldü, bugüne taşındı. Gençliğin, işçi ve emekçilerin, kadınların; geleceksizliğe, adaletsizliğe, sömürü düzenine, erkek egemenliğine, faşist baskılara karşı geliştirdiği 19 Mart ayaklanmasıyla oluşan siyasal iklim, Suruç için yürütülen adalet mücadelesini daha geniş toplumsal kesimlerle buluşturma imkanı taşıyor. 10 yıl önce Kobanê inşa kampanyasında karşılık bulan birleşik mücadele pratiği, şimdi batıda ayaklanma düzeyinde kendini ortaya koyan ezilenlerin demokratik talepleri ile Kürt ulusal demokratik taleplerinin buluşmasında karşılık bulacaktır.
CHP'li belediyelere dönük saldırılar karşısında tepki gösteren, sokaklara çıkan işçi ve emekçiler içinde CHP'ye yedeklenmeden Suruç için yürütülen adalet mücadelesini yükseltmek pekala mümkündür ve gereklidir. Benzer şekilde içinden geçtiğimiz siyasal süreçte mecliste kurulması planlanan komisyon içerisinde de Suruç katliamı da dahil devlet eliyle gerçekleşen tüm katliamların araştırılmasının mücadelesini yürütmek de mümkün ve gereklidir. Bu, Suruç katliamının 10. yılının da ötesinde devam edecek adalet mücadelesinin hakikatle yüzleşme süreçlerini de kapsayacaktır. Devletin özür dilemesini içeren, gerçeğin tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması ve faillerin yargılanmasını kapsayan, katliamın sembolü haline gelmiş mekanları birer hafıza mekanına dönüştürmek gibi sayısız yüzleşme biçimi adalet mücadelesine katkı sunacaktır. Sayıları 17 bini aşan faili meçhul cinayetin aydınlatılabilmesi, sömürgeci savaş suçlularının yargılanabilmesi, DAİŞ eliyle gerçekleştirilen Amed, Suruç, Ankara ve Antep katliamlarının siyasi sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanabilmesi, hem meclis komisyonunda hem de sokakta yürütülecek adalet mücadelesiyle mümkün olacaktır.
Adalet mücadelesi yürütenlerin yanı sıra işçi ve emekçiler, kadınlar, gençlik, ekolojistler, aydın ve sanatçılar, hukukçular, gazetecilere kadar herkesin "10. yılında Suruç için adalet herkes için adalet" sözünün etrafında buluşturulması ve geniş bir kitle çalışması yürütülmesi; Suruç çalışması ve sonrasında yürütülecek adalet, hakikat, yüzleşme mücadelesi bakımından da önemli bir zemin yaratacaktır.
Suruç katliamı nezdinde çeşitli mücadele araç ve biçimleriyle yürütülen toplumsal adalet mücadelesinin yarattığı birikim; mücadelede temponun yükseltilmesinin, politik ve örgütsel cesaret ve iddianın yeni bir düzeye taşınmasının sayısız deneyimiyle yüklü. Şimdi bu deneyime yaslanarak Türkiye ve Bakurê Kürdistan'ın dört bir yanında, "10. yılında Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarını büyütmek, 33 düş yolcumuzu en yaygın ve kitlesel biçimde anmak ve büyük bir çarpışma anına dönecek olan 20 Temmuz gününe hazırlanmak en önemli devrimci görevimizdir.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 03 Temmuz tarihli 225. sayısında yayımlanan başyazısı.