14 Ağustos 2025 Perşembe

Nadiye Gürbüz yazdı | Reklam şirketi mi bakanlık mı

Bakanlığın resmi sitesi ve sosyal medya hesaplarında, "yeni evlenecek gençlere" indirim desteğinde bulunan firmaların piar çalışması yürütülüyor canhıraş. Evlenerek devlete, bankalara, sermayenin farklı sektörlerine borç ödemeye mahkum edilen genç kadınlar, erkekler, aile kurumuyla sisteme bağlanıyor. Evlilik teşvikleri, bakanlığın reklamcılığa, sermayeye hizmet için her türlü yöntemi kullanmaya yönelmesi, saldırının kapsamı, kadın özgürlük mücadelesiyle sınıf mücadelesinin birlikte yürütülmesini koşulluyor. Yani bu sadece kadın özgürlük mücadelesi öznelerinin değil tüm emekçi sol güçlerin sorumluluğunda.

Hatırlarsınız, 2025'in ilk günlerinde önce 2025 yılı, ardından önümüzdeki on yıl "aile yılı" ilan edildi. Bunu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın, "doğum yardımı ve evlilik kredisi" açıklaması takip etti.

Evlilik ve doğum yardımlarında birkaç hedef vardı. Birincisi; nüfus artışındaki azalma, yayılmacı politikalara sahip Türk devletinin politikalarını riske eden bir durum ortaya çıkarıyordu. Aynı zamanda sermayenin yeni sömürü alanlarında çalışacak kalifiye ucuz iş gücüne ihtiyaç vardı. Yani kadınlar bakımından yapılan toplumsal görev tanımı, 2025 yılı başında bir kez daha güncellendi. Evlenmeleri, çok çocuk doğurarak sermayeye kalifiye ucuz iş gücü ve sistemin militarist politikalarına hizmet edecek askerler yetiştirmeleri gerekiyordu.

Projenin başkaca amaçları da vardı. Mesela, kadınlara esnek çalışma dayatması. Ama yazımızın konusu bu olmadığı için o kısma değinmeyeceğiz.

Erdoğan'ın "gençler evlenmiyor" serzenişinden yola çıkan Aile Bakanı Göktaş, yılın başında yaptığı açıklamada, gençleri evliliğe teşvik etmek için kredi vereceklerini duyurmuştu. Bakanın dağıttığı sadaka niteliğindeki krediyle evlenmek tabii ki mümkün değildi. Üstelik kredi herkese de verilmeyecekti. 18-29 yaş sınırlamasının yanı sıra, evleneceklerin son 6 aylık gelirinin toplamının ortalaması asgari ücretin 2,3 katından, son aya ait gelirlerinin toplamının asgari ücretin 2,5 katından fazla olmaması ve taşınmaz sahibi ya da hissedarı olmamaları şartını karşılayanlar alabilecekti bu krediyi. Bakanlık, başvuru yapıldıktan sonra en geç 6 aya kadar nikah yapılması şartı da koymuştu. Evlilik öncesi eğitim ve danışmanlık hizmeti, evlilik sonrası verilecek eğitimlere 2 yıl boyunca katılma taahhüdü de şartlar arasında.

15 Şubat'tan itibaren başvuruların başladığı evlilik kredisi hibe şeklinde de değil. 2 yıl geri ödemesiz, 150 bin TL tutarındaki krediye faiz uygulanmayacak olsa da geri ödeme şartı var. Aile yılı politikasının, bakanlığın evliliğe teşvik kredilerinin ve argümanlarının politik analizini bir kenara bıraksak bile, 2025 yılında nişan ve kına dışında sadece düğün masraflarının ortalama 400 bin lira, ev eşyalarının ise 600 bin lira olduğu koşullarda verilen krediyle evlenmek pek de mümkün değil. Üstelik bunu aylık geliri 50 bini geçmeyen kişilerin karşılaması bekleniyor. Bu arada yoksulluk sınırının 86 bin lira olduğunu hatırlatalım.

Bakan katıldığı her etkinlikte kredi için başvuranların sayısını açıklayarak başvuruları teşvik etmeye çalışıyor. 2 Mayıs günü katıldığı bir etkinlikte de kredi için başvuru sayısını 100 bin 142 olarak açıklamıştı. Daha önceki açıklamalarında olduğu gibi o gün de başvuru sayısını açıklarken, kaç kişiye kredi verildiğini açıklamaktan imtina etti.

Gerçek veriler açıklanmadığı için kaç kişiye kredi verildiğini tespit etmek mümkün olmadığı gibi, evlenmeyi düşünmeyen kaç gencin bakanlığın teşvikiyle evlendiğini tespit etmek de pek mümkün değil. Yine de; beklenen düzeyde bir başvuru olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Gençleri evlendirme, evlendirdikten sonra da çocuk doğurmalarını sağlama konusundaki başarısızlık AKP-MHP iktidarını, bu kez çeşitli sermaye gruplarıyla işbirliğiyle teşvik politikalarını güçlendirme çabasına yöneltti. Ve burada Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın resmi sitesi ve sosyal medya hesapları, bini aşkın şirketin reklamının yapıldığı bir alana dönüştürüldü.

Bakanlığın resmi sitesi ve sosyal medya hesaplarında bir süredir, "yeni evlenecek gençlere" indirim desteğinde bulunan firmaların isimleri açıklanıyor. "Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi"nde, yerel düzeyde bin 98, ulusal düzeyde 39 firmayla indirim anlaşması yapıldığı duyuruldu.

Bakanlık firmaların reklamını yeterince yapıyor, biz de isimlerini buraya yazıp reklamlarını pekiştirmeyelim. Ama aralarında ünlü yatak ve mobilya firmalarından halı, kilim, gelinlik ve damatlık satan firmalara ve online alışveriş mecralarına kadar çok sayıda sermaye grubu bulunuyor. Adeta bir şirket gibi çalışan bakanlığın sosyal medya hesapları ve resmi sitesinde, bini aşkın şirketin piar çalışması yürütülüyor canhıraş. Ve tabii ki insanlar belli sermaye çevrelerine ve alışverişe yönlendiriliyor.

Nüfusun artırılması, sermayeye ucuz iş gücü ve savaş politikalarına hizmet edecek askerler doğurmanın yanı sıra, derinleşen yoksullaşma kriziyle birlikte sermayenin krizini de aşma çabasındalar. Tüketimi arttırmak bunun başında geliyor. Çünkü yoksullaşma krizi nedeniyle insanlar en temel ihtiyaçları dışında bir harcama yapamaz halde. Bırakın evlenmeyi, yeni eşya almayı, düğün masrafı yapmayı, karnını doyurmak, kirasını, faturasını ödemek, yani hayatta kalmak için zorunlu açlık sınırı diye tarif edilen sınırlarda yaşamak bile milyonlarca insan için neredeyse mümkün değil.

Bunun nedeni tabii ki asgari ücret, emekli maaşları ve hatta kamu işçisi, kamu emekçilerinin ücretlerindeki artışın enflasyonun altında kalmasıdır. Geçtiğimiz haftalarda imzalanan 600 bin kamu emekçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü bunun son örneğidir. Burada kastettiğimiz enflasyon tabii ki gerçek enflasyon değil. Ücret artışları TÜİK'in gerçeklikle ilgisi olmayan enflasyon verilerinin dahi altındadır.

Zaten yaşamlarını zorlukla sürdüren insanlar yeni borçların içine sürükleniyor. Ve reklamını yapmasa da bankalardan kredi almaya zorlanıyorlar. Aylık geliri 50 bin TL olan insanların asgari maliyeti 1 milyon lira olan evlilik harcamalarının başka türlü karşılanması mümkün değil çünkü.

Bireysel ve ihtiyaç kredisi, kredi kartı kullanımı oldukça yüksek. Üstelik insanlar bunları ödeyemiyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi'nin verilerine göre 2024 yılı Ocak-Ağustos aralığında kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 65'in üzerinde artış gösterdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göreyse 4 Ekim 2024 itibariyle kredi kartlarında ödenmesi gereken borç miktarı 1.6 trilyon lirayı aşmış bulunuyor.

Aile yılı politikası, pek çok bakımdan devletin, sermayenin ihtiyaçları kapsamında planlanmış durumda. Kadına evlen, çocuk doğur, büyüt, MESEM'e gönder çocuk yaşta ve iş cinayetinde katledilmezse büyüyünce kalifiye işçi olsun, ya da asker olsun, devletin yayılmacı, güvenlikçi politikalarına hizmet etsin deniliyor. Bir yandan da esnek çalışma modelleriyle kadın emeği sömürülüyor.

Erkeklere ise evlen, devlete, bankalara, sermayenin farklı gruplarına borçlan, bunları ödemek için en ağır koşullarda ucuza çalış. Borç batağı nedeniyle sürüklendiğin ağır sömürü koşulları karşısında hakkını arama, sendikalaşma, sana verilene biat et, senden istenene itiraz etme deniliyor.

Evlenerek devlete, bankalara, sermayenin farklı sektörlerine 5-10 yıl borç ödemeye mahkum edilen genç kadınlar, erkekler, aile kurumuyla sisteme bağlanıyor. Somut sayısal veriler olmasa da boşanmaların evliliğin ilk 5-7 yıl arasında daha sık yaşandığı öngörülüyor. Bu borçlanma, evliliğin borç batağında devamını ve sermayenin önümüzdeki 10 yılını da garanti altına alıyor.

Yani mesele tek başına evlilik değil, bu politikaların daha kapsamlı ve planlı olduğu ortada. Erkek egemen kapitalist düzenin evlilik teşviki, kadına bir yandan "anne" diğer yandan ucuz iş gücü olmayı, "makbullük"; erkek işçi ve emekçilere de sistemin çıkarlarına uygun bir biçimde aile kurumunun sürmesi, sermayenin çıkarlarına hizmeti dayatıyor. On yıla yayılan "aile yılı" politikasının bir parçası bu. Evlilik teşvikleri, bakanlığın reklamcılığa, sermayeye hizmet için her türlü yöntemi kullanmaya yönelmesi, saldırının kapsamı, kadın özgürlük mücadelesiyle sınıf mücadelesinin birlikte yürütülmesini koşulluyor. Yani bu sadece kadın özgürlük mücadelesi öznelerinin değil tüm emekçi sol güçlerin sorumluğunda. Saldırıları ancak böyle püskürtebiliriz.