15 Haziran 2025 Pazar

'İşçi ve gençlik hareketi birlikte mücadele etmeli'

"15-16 Haziranın güncelliğinde, genel grev genel direniş" şiarıyla Limter-İş öncülüğünde düzenlenen panelde bugünün koşullarında genel grev genel direnişin mümkün olduğu kaydedildi. Genel grev için konfederasyonların beklenmemesi gerektiği, devrimci örgütlerin sorumluluk alarak süreci örgütlemesinin altı çizildiği panelde, işçi ve gençlik hareketinin ortak bir mücadelele yürütmesinin önemine dikkat çekildi. 

Limter-İş, ölümsüzleşen Suphi Nejat Ağırnaslı'nın anısına "15-16 Haziranın güncelliğinde, genel grev genel direniş" panel ve forum düzenledi. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni, Alınteri temsilcisi Mürüvvet Küçük, İnşaat İş Örgütlenme sorumlusu Yunus Özgür, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara, Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin başta olmak üzere çok sayıda kişinin katıldığı panelde  Kaldıraç temsilcisi Hakan Dilmeç, Halkevleri'nden Ali Ergin Demirhan, ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar ve SGDF'li Onur Yoldaş Mete sunum yaptı. Panelin moderatörlüğünü ise ÖGK Merkezi Koordinasyon üyesi Sinem Çelebi üstlendi. 

SINIF MÜCADELESİNDE ÖLÜMSÜZLEŞENLER ANILDI
15-16 Haziran direnişinde ölümsüzleşenler olmak üzere, sınıf mücadelesine can verenler anısına saygı duruşuyla başlayan panel, 15-16 Haziran direnişinin tarihini ve bugünle bağını anlatan sinevizyonla devam etti. 

'SUPHİ NEJAT AĞIRNASLI GREVİMİZİN ÖRGÜTLEYİCİSİDİR'
Birleşik Metal-İş'in Genel Merkezindeki Kemal Türkler toplantı salonunda gerçekleşen panelde Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı açılış konuşması yaptı. Rojava'da şehit düşen Suphi Nejat Ağırnaslı'yı anan Saygılı, "Bu etkinlikle Nejat'ın ilişkisi şudur, Nejat bizim 27-28 Şubat, 16 Haziran 'yaşam hakkı tersane grevi'mizin örgütleyicilerindendir. Aynı zamanda Boğaziçi öğrencilerini bizimle buluşturan biriydi" dedi. 

Panelle muratlarının 15-16 Haziran'ı detaylı tartışmak değil, direnişten çıkarılacak derslerin bugünle buluşması olduğunu dile getiren Saygılı, "Bugünün ihtiyacının bu olduğunu düşünüyoruz. 15-16 Haziran hakkında herkes bir şeyler söyledi, hem devrimci cepheden hem sendikal cepheden hem de karşıdevrimi teslim eden patronlar, siyasal iktidar temsilcileri bakımından. Bazılarımız bunu bir isyan olarak kabul etti, bazılarımız kendiliğinden hareket dedi, bazılarımız daha büyük önem arz eden direniştir diye tarif etti. Ama karşıdevrim cephesinden özellikle Demirel, 'bu bir direniş değil, isyandır; mutlaka bastırılmalıdır' dedi. Genel Kurmay Başkanı, 'toplumsal hareket ekonomik koşulları aşmıştır' şeklinde ifade etti ve 9 ay sonra 12 Mart darbesi yapıldı" hatırlatmasında bulundu. Sınıf mücadelesinde önemli direnişleri hatırlatan Saygılı, Alpagut direnişinin önemine vurgu yaptı, işçilerin özyönetimi olduğunu söyledi. "İşçiler ücretleri için ve üstlerindeki ciddi baskıya karşı fabrikayı işgal ediyorlar. Kendi aralarında işçi genel kurulu oluşturuyorlar, altında işçi konseyi var" diyen Saygılı, 33 gün boyunca işçilerin tamamen fabrikaya hakim olduğunu aktardı.

Bugünün ihtiyacının genel grev genel direniş olduğunun altını çizen Saygılı, panel ve ardından düzenleyecekleri forumda bunu tartışacaklarını belirtti. 

DİLMEÇ: GEZİ DİRENİŞİ BAŞLAMIŞ VE BİTMİŞ DEĞİL
İlk sunumu "15-16 Haziran'ın güncelliğinde genel grev genel direniş" başlığıyla Kaldıraç Hareketi temsilcisi Hakan Dilmeç yaptı. Siyasi süreç değerlendirmesi yapan Dilmeç, içeride ve dışarıda savaş sürdürecek bir kabine ve organizasyon yapıldığını söyledi. "Sonrasında söylenen, Bahçeli'nin ağzından ifade edilen iç cephenin güçlendirilmesi öyle bir boyuta geldi ki kendi içlerinde bile Ortadoğu'da gelişen savaş politikalarına itirazları kaldıracak şekilde kavgaya tutuşmuş vaziyetteler" diyen Dilmeç, 19 Mart'ı başlatan sürecin bununla başlatıldığını söylemenin mümkün olduğunu belirtti. Gezi direnişinin sönümlenmediğini, direnişlerin belli taleplerle sürdüğünü, 19 Mart'la başlayan hareketin Gezi direnişinden feyzaldığını söyleyen Dilmeç, "19 Mart'ta sokağa çıkan özellikle gençliğin ilk günden itibaren atıfta bulunduğu direniş Gezi direniştir. Gezi direnişi başlamış ve bitmiş değildir, süreğen ve tüm direnişlerde kendini hissettirendir" dedi. Üniversite öğrencilerinin 19 Mart'ta polis barikatını aşmasından Tüpraş işçilerinin öğrendiğini ve barikatları aştığını belirten Dilmeç, direnişlerin tarihinden öğrenmenin önemine dikkat çekti. 

'DİRENİŞLERİ ORTAK BİR HATTA BULUŞTURMALIYIZ'
Dilmeç, şöyle devam etti: "Bu direniş hattının; işçilerin, öğrencilerin, kadınların, ekoloji mücadelesinin, doğayı ve yaşamı savunma mücadelesi başta olmak üzere, mücadele ve dinamik direnişlerin ortak bir hatta buluşmasını sağlamalıyız. Bu direniş hattını büyütmek hepimizin görevidir. Biz öyle tarifliyoruz, başka bir isim kurulabilir ama bu bir birleşik emek cephesi. Ki merkezinde de işçi sınıfının olduğu, öncü güçlerinin de olduğu böyle bir birleşik cepheye ihtiyaç var. Önünde ne engel var, bizce işçi sınıfı ve emekçilerin ve onun öncü güçlerinin bağımsız bir hattını oluşturmaktaki sorunlardır. Seçimlere çok fazla odaklı bir mücadele hattının artık epey bir zamandır bu ülkede yerleştiğini düşünüyoruz. 'AKP'den kurtulalım sonrasına sonra bakalım' anlayışı aslında bizi bağımsız bir hattı oluşturmaktan alıkoydu. Seçimlerin çok fazla önemli olması, ki tartıştığımızda seçimlere değer vermiyorsunuz, görmüyorsunuz gibi eleştiriler de alıyorduk. Doğru anlatamadığımızı düşünüyorum. Çünkü hiçbir zaman seçimlerin önemsiz olduğunu ifade etmiyorduk, ama böyle bir cephenin seçimlere girmesi kendi bağımsız hattında asgari programıyla seçimlere girip ne alacaksa onu alması, örgütlenme aracı olarak kullanılmasının öneli olduğunu söylüyorduk. Direnişleri birleştirdiğimiz bir ortak odak oluşturduğumuzda 200 vekil çıkaralım. Gücü örgütlemenin de buradan geçtiğini düşünüyoruz.

'GENEL GREV GENEL DİRENİŞ MÜMKÜN'
"İşçi sınıfının sendikal örgütlülüğü '80 öncesine göre çok geri. Ama o zaman doğrusuyla yanlışıyla dünyanın üçte biri sosyalizmle yönetiliyordu. En azından bu iddiayla yönetiliyordu  ve bir sosyal devlet, ona uygun sendikalar vardı. Bizim lehimize olan yansımalarıydı. Şimdi bunlar yok. 12 Eylül öncesi kadar bile örgütlülüğümüz yok. Ama genel grev genel direniş mümkün, bir arayış var. Neoliberal politikaların çöktüğü, kapitalizmin krize girdiği, işçi sınıfının, ezilenlerin yeni bir çıkış arayışında bulunduğu, dünya çapında arayış içinde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde bazı zamanlar çok hızlı yol alabiliriz, bunu bir kere görmek gerekir. Sıçramalı gelişir mücadele. Öyle yaşanmış, uydurmuyoruz; teorik pratik tartışma yapmıyoruz, dünya mücadele tarihinde de gördüğümüz budur. Sıçramalı mücadelede nasıl konum aldığımız önemlidir."

'KAZANILAN MORAL ÜZERİNDEN GENEL GREV GENEL DİRENİŞİ ÖRGÜTLEYEBİLİRİZ'
Türkiye'de "genel grev genel direniş olmaz" diyenlere tepki gösteren Dilmeç, genel grev genel direnişi mümkün kılan ülkelerde de neoliberal politikalar ve kapitalizm olduğunu, önemli olanın bu örgütlenmenin yapılması gerektiğini kaydetti. 19 Mart ayaklanması sürecinde 2 Nisan'da yapılan yaygın boykotu hatırlatan Dilmeç, bunun iki öğrencinin ortaya attığı bir fikir olduğunu ve tüm ülkeye yayıldığını kaydetti. 19 Mart'ın ülke genelindeki moral bozukluğunu ortadan kaldırdığını belirten Dilmeç, "Şimdi kazanılan moral üzerinden genel grev genel direniş fikrini örgütleyebiliriz. Bunu fiiliyatta örgütleyebilmeliyiz. Ama kendi bağımsız hattımızı örgütlemek için ortak bir irade ortaya koymalıyız" vurgusu yaptı. 

DEMİRHAN: POLİTİK ÖZNELERİN DEVRİMCİ STRATEJİSİ VAR MI
Halkevleri'nden Ali Ergin Demirhan da "15-16 Haziran'dan 19 Mart halk isyanına kitle hareketi, söyledikleri" konusu üzerine sunumla devam etti. "Politik öznelerin devrimci stratejisi var mı" diye soran Demirhan, bu soru yanıtlandığı takdirde uluslararası alanda mücadele de dahil olmak üzere tüm soruların yanıtlanacağını belirtti. Türkiye toplumu açısından en inandırıcı iktidar stratejisinin seçimler olarak görüldüğünü belirten Demirhan, Gezi'de sandık siyasetini eleştiren milyonların koşarak Mustafa Sarıgül'e oy verdiğini hatırlattı.

Demirhan, "Yazıyorsun halk savaşını başlatalım, geçici hükümet kuralım. Ama kitlelere inandırıcı gelmiyor. Biz kitleleri sürükleyeceğimiz yerde, kendimizi kitlelerin ardından sürüklenir halinde buluyoruz. Herhalde Kılıçdaroğlu'na oy verme çağrısı yapmayan siyasi özneler burada, kendimizi anlatmak için ne kadar uğraştık. Ne dendi, Kılıçdaroğlu'na nasıl oy vermezsiniz? Çözüm sandıkta değil sokakta diyen kitleler de Türkiye'de oy kullanan yüzde 80'in içinde. Seçim karşıtlığı değil bu, seçim siyasetin bir gerçekliği. Ama mevcut güç dengesi içinde bunun işe yaramadığını 25 yıldır görüyoruz. Çoğunluk olsan bile işe yaramıyor, yetersiz" ifadelerini kullandı. 

'TEK BAŞINA SANDIK TEK BAŞINA SOKAK DEĞİL DİYALEKTİK ETKİLEŞİM'
15-16 Haziran'ın Türkiye işçi sınıfının somut devrimci kapasitesi olduğunu gösterdiğinin, işçi sınıfının politik öncülüğü, işçi sınıfının devrimdeki öncülüğüne dair ders verdiğinin altını çizen Demirhan, '70'lerin başındaki devrimci kopuşta önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Demirhan, DİSK'in 15-16 Haziran'daki duruşunun önemine dikkat çekti. DİSK'in ismindeki "devrimci" tanımının aslında İngilizce'den çeviri olduğunu, DİSK'in '71 sürecinde de pratiğiyle devrimci olmadığını gösterdiğini, tarihi okunduğunda eleştirilecek ve devrimci olmadığını kanıtlayacak çok sayıda pratiğinin olduğunu da ekledi. Güney Amerika'daki direnişler ve ayaklanmalar üzerinden hatırlatmalarla devam eden Demirhan, kitle hareketinin kendisinin ayaklanmaya da gidebileceğini, silahlı mücadelenin çeşitli formlara da dönüşebileceğini söyledi. "Tek başına sandık, tek başına sokak değil diyalektik etkileşim tartışılıyordu" diyen Demirhan, 2008 krizinin ardından sınıfsal çelişkilerin dünya ölçeğinde derinleştiği yerde, faşist iktidarların yükselişe geçtiği, anayasal kazanımların da aslında kağıt üzerinde ve geçersiz olduğu bir yerde isyanların ölçeğinde muazzam bir genişleme olduğunu kaydetti.

'GENÇLİK YARININ İŞÇİSİ OLARAK DEĞİL İŞÇİ SINIFININ PARÇASI OLARAK İLİŞKİLENDİ'
Demirhan, "19 Mart'ın öznesi gençlik, CHP seçmeni, yurttaşlık hakkına sahip çıkan daha geniş kitleler. Ve bir boykot var. Burada da işçi sınıfı sendikalarla, sendikal varlıkla ortaya çıkamadı. Zaten bütün sendikal varlık ortaya çıksa işçi sınıfı yüzde 15 örgütlü. İşçi sınıfı zaten kendisini burada ifade etmiyor ki. 19 Mart'ta da Türkiye işçi sınıfının onun en temel yurttaşlık hakkını yok sayan iktidara karşı emeği ve özgürlüğünü savunduğunu söyleyebiliriz. Gençliğin de tamamen kendi sınıfsal pozisyonu için değil, ilk defa olmak üzere sadece sosyalist örgütlere yakın gençlik örgütlerinden bahsetmiyoruz. Kendilerini en fazla sendikalara yakın hissediyorlar, Taksim kararı almadı diye DİSK'in kapısına dayanıyorlar. Yarının işçileri değil tam da bugün kavgasını veren işçilerin parçası oldukları için söylüyorlar. Bunu mesele SGDF'den, devrimci bir gençlik örgütlerinden biri dese çok tartışmayız. Ama bugün 6 ay önce 'Z kuşağı, kanzi, bunlardan bir şey çıkmaz' denilen bir kuşağın içinden konuşuluyor" dedi. 

UÇAR: DEVRİMCİ ÖRGÜTLERE İŞÇİ SINIFININ TOPLUMSAL MÜCADELE İÇİNDE OLDUĞUNU SÖYLÜYOR
ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar da "İşçi gençlik el ele genel grev genel direnişe zemininde 19 Mart isyanı ve devrimin güncelliği" başlığında sunum yaptı. Öğrenci gençlik mücadelesiyle, işçi sınıfı mücadelesinde öncü olan, aynı zamanda akademik mücadelenin de konusu haline getiren ve yanı başında bir halk katledilirken Rojava devrimini savunmakta tereddüt etmeyen Suphi Nejat Ağırnaslı'yı anarak söze başlayan Uçar, "Hem 15-16 Haziran direnişi hem Gezi direnişi için hem de Mart ayaklanması bakımından sosyolojik olarak işçi sınıfının tahlili, toplumsal dinamiklerinin tahlili, gençliğin tahlili bakımından çok şey söyleyebiliriz. Ama buradan işin siyasi analizine girmeyi ve nereden yürütebilirizi tartışmamız gerekiyor" dedi. 

15-16 Haziran ve bunu koşullayan tarihsel dönemin çok fazla şey söylediğini belirten Uçar, "Devrimci örgütlere işçi sınıfının maddi bir varlık olarak toplumsal mücadelenin içinde olduğunu söylüyor. Yanı sıra bir ayaklanmaya, ağırlıklı olarak işçi sınıfının içinde yer aldığı ayaklanmaya sendikaların ya da konfederasyonların müdahale gücünün sınırlılığına, devrimci bir komünist partiye ihtiyacına dair çok şey söylüyor" dedi. 15-16 Haziran'ın kolektif ve kitlesel bir başkaldırı olarak işçilerin sahneye çıktığı tarih olduğunu kaydeden Uçar, "Politik özgürlük mücadelesi olmadan işçi sınıfının kurtuluşunun olmayacağını bilince çıkartan bir tarih. Bir devrim programı olarak şunu söylüyoruz, politik özgürlüğün kazanılması faşizmin yenilmesi" ifadelerini kullandı. Kürt sorununun çözümü olmadan, kadın özgürlük mücadelesi olmadan işçi sınıfının özgürlüğüne kavuşamayacağını ekledi. 

'ÖĞRENCİ GENÇLİK YOKSULLUĞU DAHA FARKLI YAŞIYOR'
Bugünün koşullarında öğrenci gençliğin anne babasından daha iyi bir hayat sürme ihtimalinin olmadığını, diplomasının iptal edilebileceğini belirten Uçar, "O dönem bakımından işçi sınıfı büyük bir oranda ilkokul mezunu. Bugün azımsanmayacak şekilde üniversite mezunu. Bugün Mart ayaklanmasını ortaya çıkaran şey dip dalga olarak ilerleyen, uzun yıllardır devam eden yoksullaşma krizi, öğrenci gençliğin geleceksizliği; artık Türkiye'de yaşamak istemiyor pek çok genç. Mart ayaklanması bakımından temel dinamik olarak yoksulluk krizi, geleceksizliği adalet ve özgürlüğün arkasına koyabiliriz ama öğrenci gençliğin bu kadar özneleşmesinin sebeplerinden biri geleceksizlik ve yoksulluğu öğrenci gençliğin daha farklı deneyimliyor olması" ifadelerini kullandı. 

'KONFEDERASYONLARIN GENEL GREV ÇAĞRISIN BEKLEMEMİZE GEREK YOK'
Gençlik hareketinin teorik ve ideolojik birikimiyle işçi sınıfının buluşması ve politik öncülük misyonunu güçlendirme ve paylaştırmanın çok önemli olduğunu dile getiren Uçar, üniversite eylemlerinde sık sık atılan genel grev genel direniş ve işçi sınıfını eyleme çağıran sloganlara ve boykotun yaygınlaşması talebine de kulak kabartılması gerektiğini ekledi. Sendikalar ve konfederasyonların genel grev genel direniş konusunda tutukluluğuna işaret eden Uçar, "Bunu beklememize gerek yok. Onları da harekete geçiren şey mücadeleci sendikal, devrimci hareketler olacaktır. Tek başına şartel indirmek olarak da görmeye gerek yok, statik algılamaya, tek biçime odaklanmaya gerek yok. Esnafların kepenk kapatması, kontak kapatma, öğrenci boykotları gibi. Genel grev genel direniş çağrısını büyüten tüm biçimler bu eylem biçimini destekleyebilir. Konfederasyonların gelip tıkandığı bir yer var, buraya takılmamak gerekiyor."

'DEVRİMCİ SOSYALİST BİR POLİTİK ODAK YARATMAYA İHTİYACIMIZ VAR'
Uçar, "Sosyolojik ve siyasal olarak bu tablo çok şey söyledi. İşçi sınıfı mücadelesi bakımından da gençlik mücadelesi bakımından da. Seçimler tartışması ve Türkiye'deki siyasetin seçimlere entegre edilmesi konusunda. 19 Mart ayaklanması AKP iktidarının seçimle gitmeyeceğini bir kez daha gösterdi. Bunu defalarca söyledik ama tek başına yeterli değil. Hem Gezi'de hem Mart ayaklanmasında kitleler devrimin güncelliğini somut olarak görmüş oldu, AKP'nin seçimler yoluyla devrilemeyeceğini bir kez daha gördü. Sokağa çıkan milyonlar henüz burjuva devletten kopuşmuş değil. Burada devrimci bir bilince ihtiyaç, bizim de bir politik odak yaratarak belli ölçülerde geriye çekilmiş olan ama bir potansiyel olarak içindeki çelişkiler nedeniyle varlığını sürdüren hala yoksulluk ortadan kalmadı, Kürt sorunu çözülmedi, cinsel sorun hala çözülmedi, Alevi inancıyla ilgili özgürlük sorunu hala devam ediyor. Bizim faşizmi yenmek için politik özgürlüğü kazanmaya, bunun için de devrimci sosyalist bir politik odak yaratmaya ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı. 

METE: TOPLUMSAL MÜCADELENİN EN DİNAMİK KESİMİ GENÇLİĞE DOĞRUDAN FAŞİST SALDIRILAR GERÇEKLEŞTİ
Panelin son sunumunu, "Yoksulluk ve geleceksizlik karşısında gençlik isyanı ve işçi sınıfız ile ortak mücadele" başlığında SGDF'li Onur Yoldaş Mete yaptı. Suphi Nejat Ağırnaslı'yı anarak söze başlayan Mete, şu anki isyana dayanan tablonun en azından on yıllık bilançonun sonucu olduğunu belirtti. Son on yılda gençliğin neler yaşadığını iyi anlamak gerektiğini söyleyen Mete, "Gençlik üniversiteyle sınırlanacak kategori değil. Bunun lise yanı var, cinsiyet yanı var, Kürt gençleri var Alevi gençleri var, işçi gençlik var çocuk işçilik var. Gençlik hareketi bugün kendini genelde üniversiteli gençlikten doğru ifade ediyor olsa da altında yatan dinamikte bu noktalar olduğunu görmek gerek. Esasta 2015 sürecinden beraber faşist şeflik rejimi Gezi ve Rojava'nın buluşması ve bunun iki ülke devrimine varmasına dönük gelişimine, sıçramanın varlığını gördüğü için çöktürme planını devreye koydu. Toplumsal mücadelenin en dinamik kesimi olan gençliğe özel saldırdı. Doğrudan faşist terörünü gençlik üzerinde estirdi. İlerleyen yıllarda göçmen karşıtlığı, kadın düşmanı, LGBTİ+ düşmanlığı söylemleri yoluyla ideolojik zoru uyguladı. Yine bunu yıllar boyunca örgüt düşmanlığının örgütlenmesinde gördük" dedi. 

'19 MART'A GELİRKEN BELLİ EŞİKLER VAR'
Gençliğin geleceksizlik kriziyle ciddi bir öfkeyle alanlara çıktığını söyleyen Mete, "19 Mart'a gelirken belli eşikler var. Boğaziçi'yle başlar, barınma protestolarıyla sürer. 2023'te Zeren Ertaş'ın katledilmesi üzerine patlayan yurt eylemleriyle sürer. Geçen yıl İkbal ve Ayşenur'un erkek şiddetiyle katledilmesine karış genç kadınların öncülüğünde binlerce kadının sokağa çıktığı yürüyüşlerde ifade eder. Son noktası 19 Mart onur ve özgürlük ayaklanmasında gençliğin öncülük ettiği biçimde ortaya koyar. Büyük ölçülerde örgütsüz, kendiliğinden olarak sokaklara çıkıp, ilerleyip, kazanamasa bile militanlaşma sürecini belli bir noktaya kadar götüren bir gençlik. Kendini her yıl mutlaka ifade eden, bütün toplumu peşinden sürükleyen bir dinamizm bu" ifadelerini kullandı. 

Devrimci merkez ihtiyacının gençlikte de olduğunu, emekçi sol hareketin yaşadığı sorunları özel olarak gençlik hareketinin bütününde yaşadıklarını dile getiren Mete, "İşçi hareketiyle nasıl bir bağ kurulabilir. Gençlik hareketi bu kendi ihtiyacını işçi hareketiyle nasıl bağ kurarak giderebilir. İşçi hareketinin yaşadığı sorunlara gençlik hareketi nasıl yaklaşabilir" dedi. 

Gençliğin politik merkezini oluşturmak için gençlik hareketinin kendi özgün gündemleri dışındaki gündemlerle bağ kurmasının önemine vurgu yapan Mete, şöyle devam etti: "Gereken şu; işçi sınıfı ve gençlik hareketinin en başta eylem birliğinin güçlendirilmesi. 19 Mart sürecinde sendikaların, öğrencilerin birbirinin eylemlerine gittiklerini gördük. Ancak daha ileri biçimler gerekiyor. Gençliğin bir  yandan kendi iç birleşik örgütlüğünü kurma yoluna giderken, diğer yandan işçi örgütlenmeleriyle de ortak, dönemsel mücadele programları ortaya çıkarması gerekiyor. Somut biçimlere doğru eylem birliğini geliştirmesi gerekiyor. Elbette ilk başta eylem birlikteliklerini sıkılaştırmasını gerektiren bir şey. Bizim gençlik örgütleri, gençliğin öncüleri olarak işçi  sınıfı gündemini doğrudan gençliğin gündemine daha sık taşımaktır. Gençliğin bugünkü karakteri küçük bir azınlığını hala aydın diyebileceğimiz, geleceği olan bir kesim oluştursa da büyük çoğunluğu geleceğin ve bugünün işçisi. MESEM'liler liseli gençliğin, özellikle göçmenlerin, Kürt gençlerinin yoğunluklu yaşadığı bu mahallerde yoksulluk ve geleceksizlik içinde büyümüş, aman okulunu okumadı demesinler mantığıyla aileleri tarafından meslek liselerine gönderilen gençlerdir. Mesleksiz kalmasın denmiştir. Bu toplamın hem politik özgürlüklerden doğru hem de emek sınıf çelişkisinden doğru üst üste binen çelişkiler var. Bir işçinin sahip olduğu haklara dahi sahip değiller, tam anlamıyla kölelik. 

'İŞÇİ VE GENÇLİK HAREKETİ ÖZEL OLARAK MESEM ÖRGÜTLENMESİNE YÖNELMELİ'
"Genç olma olanakları elinden alınarak sistemin apolitik bir yedeği haline getirilmeye çalışılıyor içindeki çelişkilere rağmen. Bu gençlik toplamı politik islamcı rejimin yedeği haline getirilmeye çalışılıyor. Sınıfsal çelişkileri ve politik özgürlük sorunu ile olan bağı itibarıyla gençlik hareketinin işçi hareketinin bağını kurması stratejik bir yerde duruyor. Gençlik hareketinin işçi hareketiyle birlikte örgütlenmesi gerekiyor. MESEM koşulları doğrudan iş yeri koşullarıdır. Hem işçi hareketiyle gençlik hareketinin eylem birliğini güçlendirme, mevcut toplumsal politik gündemlere yönelik olarak işçi ve gençlik örgütlerinin ortak platformlar kurup buralarda daha adı belli eylem birliklerinin geliştirilmesi, özel olarak da gelecek kuşaklarda gençlik hareketiyle işçi hareketinin birliğinin daha sıkı ve güvenceli biçimde sağlayabilmek için de MESEM örgütlenmesine özel olarak yönelinmesi gerek."

Panelin ardından etkinlik forumla devam edecek.