4 Mayıs 2025 Pazar

Ivana Benario yazdı | Yeni bir Ortadoğu Koordinasyonu

Ortadoğulu devrimci ve ilerici güçlerin siyaseten sınırlı ve içerikte milliyetçi Arap sol forumlarının dışında bir buluşma mecrasının olmadığı günümüzde ICOR Ortadoğu etkinliklerine gösterilen ilgi, böyle bir adımın zamanlamasının ne denli isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Ulusal özgürlük mücadelelerinden sosyalizm iddiası taşıyan partilere ve sendikal örgütlere, Filistin'den Bahreyn'e, İran'dan Suriye'ye, Kürdistan'dan Batı Sahra'ya kadar birçok parti ve örgüt koordinasyonu ilgiyle karşılamıştır.

Dünya devrimcileri büyük çıkışlara gebe yeni bir politik dönemin eşiğinde. Uluslararası devrimci birlikler ve hareketler için nesnel koşullar hayli olgunlaşmış durumda. Dahası, halklar ve onların devrimci güçleri arasında devlet sınırlarını aşan bölgesel ve uluslararası koordinasyonlar ihtiyacı da büyümüş bulunuyor. Türkiye ve Kürdistanlı marksist leninist komünistler, 2000'li yılların başlarında, emperyalist küreselleşmenin gelişmekte olduğu koşullarda, bölgesel devrim imkanlarına dair stratejik bir öngörü ortaya koymuşlardı. Bu öngörü, 10 yıl sonra, aynı zamanda Kürdistan devrimi için de yeni bir kapı aralayan Arap halk ayaklanmalarıyla doğrulanmış oldu. Bu öngörüye bağlı olarak, Ortadoğu ve Balkanlar'ın devrimci öncüleri ve antiemperyalist güçleri arasında etkileşimin temelini oluşturmak amacıyla ilk adımlar atılmış, deneyimler biriktirilmiş ve koordinasyonlar kurulmuştu. Böylece proletarya enternasyonalizmi için niteliksel bir birikim elde edilmesi de hedeflenmişti.

Bir çeyrek yüzyıl sonra da bu analizdeki gerçeklik değişmiş değil. Gerek devrimci güçlerin gerekse iktisadi ve siyasal kriz unsurlarının bölgesel boyutları bugün daha da artmış halde. Balkanlar Türkiyeli ve Kürdistanlı komünistlerin hala önemli bir referans noktası ve halk kitlelerinin ayakta olduğu Yunanistan'dan Sırbistan'a uzanan bölgedeki devrimci güçlerin işbirliği halkların mücadelesini güçlendirme ve devrimci bir mayalanma sürecinde yeni dinamikler yaratma imkanına sahiptir.

Ortadoğu'da toplumsal yaşamı belirleyen özgürlük yoksunluğu, çözülmemiş ulusal sorunlar, dini/mezhebi çatışmalar ve köklü cins sorunu ile tariflenebilecek derin siyasi kriz emperyalizm tarafından körüklenmektedir. Bu krizi devrimci bir krize dönüştürme potansiyeli gitgide artarken, bölge halklarının ve devrimci öncülerin işbirliği, devrimci mücadelelerin ve örgütlerin yakınlaşması, bölgesel devrim anlayışının yayılması, ortak bir devrimci ruh ve perspektifin geliştirilmesi dönemimizin çok önemli bir ihtiyacını oluşturuyor.

Ancak bu ihtiyaçla çelişkili olan bir gerçeklik de, Ortadoğu'daki enternasyonal devrimci etkileşimin sınırlı kalışı, süreğen uluslararası ilişkilerin büyük ölçüde yokluğudur. Bu çelişki, devrimci mücadelelerin gelişimini frenlemekte, emperyalist ve sömürgeci güçlerin işine yaramaktadır. Tarihsel emperyalist müdahaleler, gerici işbirlikçi devletler ve onların körükledikleri dar milliyetçilikle sosyal-şovenizm halklar arasındaki güveni zedelemiş, maddi imkanların sınırlılığı ise karşılıklı ilerici ve devrimci temasların derinleşmesini önlemiştir. İlerici ve devrimci güçlerin bölgenin kimi devletleriyle taktiksel ilişkiler geliştirmeleri de enternasyonal ilişkileri zorlayan bir etkide bulunmuştur.

2024 sonbaharında bu enternasyonal zaafı aşmak için önemli bir fırsat doğmuştur. Devrimci Partiler ve Örgütlerin Uluslararası Koordinasyonu (ICOR), bugünün enternasyonal ittifaklarından biri olarak, bölgesel enternasyonal birliklerin gelişimine itilim kazandırmak için, 5. Dünya Konferansı'nda bir Ortadoğu bölgesel koordinasyonu kurmuştur. Kürdistan, Türkiye ve Tunus'tan devrimci yapıların öncülüğünde yıllarca süren bir hazırlık sonrası, karşılıklı güven ve eşitlik prensiplerine dayalı bir yapı oluşturulmuştur. Ortadoğu Koordinasyonu, sadece ICOR'un çalışmalarının nitel ve nicel bir genişlemesi değil, aynı zamanda Balkanlar ve Ortadoğu'nun önceki antiemperyalist mücadele koordinasyonlarının deneyimlerine dayanan bir adımdır. ICOR, bu tür bir koordinasyon için şimdi uygun bir temeli ve koşulları sunmuş, bölgedeki devrimci ve ilerici güçlerin etkileşimi için gerekli ortamı sağlamıştır.

Ortadoğulu devrimci ve ilerici güçlerin siyaseten sınırlı ve içerikte milliyetçi Arap sol forumlarının dışında bir buluşma mecrasının olmadığı günümüzde ICOR Ortadoğu etkinliklerine gösterilen ilgi, böyle bir adımın zamanlamasının ne denli isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Ulusal özgürlük mücadelelerinden sosyalizm iddiası taşıyan partilere ve sendikal örgütlere, Filistin'den Bahreyn'e, İran'dan Suriye'ye, Kürdistan'dan Batı Sahra'ya kadar birçok parti ve örgüt koordinasyonu ilgiyle karşılamıştır.

Koordinasyonun önüne çektiği ilk gündemler gelecek çalışmalarına dair ipucu veriyor. ICOR Ortadoğu Koordinasyonu, Kürt ve Filistin ulusal özgürlük mücadelelerinin işbirliğinin önemini vurgulayan bir açıklamayla çalışmasına başlamıştır. Filistin ve Kürdistan için önemli kampanya ve etkinlikler ICOR'un planları arasında yer almaktadır. Dünya Kobanê Günü'nden Nakba Günü'ne kadar önemli tarihsel mücadele günlerinin yanı sıra, Kobanê Sağlık Merkezi'nin inşa edilmesine benzer şekilde, Filistinli devrimciler tarafından yönetilen El Awda Hastanesi'nin Gazze'de yeniden inşa edilmesi planlanmaktadır. Bölgesel konferans ve buluşmalar düzenlenmesi gündemdedir.

15 Şubat'ta düzenlenen "Ortadoğu'daki Gelişmeler: Fırsatlar, Riskler, Zorluklar ve Görevler" başlıklı webinar yine büyük bir ilgi uyandırmıştır. FHKC, FDKC, Suriye Komünist Partisi Politbüro, Suriye Halkın İradesi Partisi, Ürdün Komünist Partisi, Rojava'dan Komünist Devrimci Hareket (TKŞ) ve Devrimci Komünist Gençler (CKŞ), Tunus Birleşik Yurtsever Demokrat Partisi, Filistin Komünist Partisi, Irak Komünist Partisi Merkez Karargah, Tunus Yurtsever Demokratik Sosyalist Partisi'nin katıldığı webinar, özellikle Suriye'de Esad rejiminin düşmesinden sonra Ortadoğulu parti ve örgütlerin durumları ve politikaları hakkında görüş alışverişi ve karşılıklı değerlendirme için, aynı zamanda Arap halklarını Kürt halk gerçeğine dokundurmak için önemli bir fırsat sunmuştur. Webinar Ortadoğu'nun diğer halklarıyla ilişkileri geliştirmenin zaruretini de göstermiştir.

Ortadoğu'daki güncel gelişmeleri ele alan webinarda, Filistinli temsilciler siyonist işgale ve emperyalizme karşı mücadelenin temel yolu olarak silahlı direnişin zorunluluğunu vurgulamış, düşmanla "normalleşme" anlaşmalarına ve "güvenlik" işbirliğine karşı birleşik ulusal cephe kurulması ihtiyacına işaret etmişlerdir.

Suriye'deki katılımcılar, sömürgeci Türk burjuva devletinin işgalleri dahil tüm işgal biçimlerine karşı direnme gerekliliğine dikkat çekmiş, Baas rejimi sonrası ortaya çıkan imkanları değerlendirmiş, fakat Şam'daki HTŞ yönetiminin tüm partileri feshetme kararından sonra siyasi gelecekleri konusunda farklı görüşler sunmuşlardır.

Tunuslu katılımcılar ise siyonizme ve emperyalizme karşı bölgesel mücadele birliğinin önemi üzerinde durmuş, devrimci hareketlerin daha güçlü bir koordinasyon içinde olmaları gerektiğini belirtmişlerdir.

Webinarın ardından FHKC temsilcisinin önerisi üzerine, ABD emperyalizminin Gazze işgal ve imar planına karşı ortak tutum alınmıştır.

Arap devrimcilerinin ve antiemperyalistlerinin son dönemin bölgesel gelişmeleri ve soykırım gerçekliği koşullarında Filistin ulusal kurtuluş mücadelesi etrafında daha da katılaşan tutumları göz önüne alındığında, webinarın Kürt ve Arap halklarının birliğine atıf yapan Kürtçe ve Arapça atılan ortak sloganlarla sona ermesi oldukça anlamlıdır: Bijî Rojava, bijî Falastin!

Rojava'dan TKŞ'nin etkin tartışmaları, CKŞ'li kadın temsilcinin webinardaki tek kadın olarak canlı katılımı bu ilk mütevazı buluşmanın devrimci değerini yükseltmiştir.

ICOR Ortadoğu Koordinasyonu'nun sunduğu devrimci etkileşim imkanını göstermek üzere, sözü TKŞ'nin webinara sunduğu katkıya bırakalım:
"Batı Kürdistan devrimci komünistleri olarak değerlendirmemize Tişrîn, Qereqozak ve Gazze direnişçilerini selamlayarak başlıyoruz. Ortadoğu'da 26-27 Kasım tarihlerinde yaşanan gelişmeleri herkes takip ediyor. Emperyalistlerin Suriye ve Rojava'ya yönelik programını 2014 yılında belirlediğini, Rojava devriminin varlığı ve direnişi nedeniyle hayata geçirilemediğini, planlamanın 10 yıl sonra uygun koşullar oluştuğunda uygulanmaya başlandı. Halep'in çetelerin eline geçmesi sürecine baktığımızda, Musul'un işgali akla geliyor. O dönemde emperyalistler Rojava devrimini zayıf bir güç olarak görüyorlardı ve faşist Türk devleti, kendisine yönelik bu tehdidi derhal ortadan kaldırmak istiyordu. Bu nedenle cihatçı çetelerini önce Batı Kürdistan'a gönderdiler. Ancak devrimin gerçekleriyle yüzleştikten sonra toparlanmaları biraz zaman aldı. Zira Kürt tarihinde ilk kez dört parçadan oluşan 'Kürt halkının' birliği Kobanê'de sağlanmıştır.

"Rojava devrimine hem ülke içinden hem de ülke dışından halk destek verdi. Devrimci irade, emperyalist güçlerin geri çekilmesine, hatta devrimi kendisine doğru çekmesine izin vermiş, onun inatçı çizgisini kırmıştır. Bu nedenle faşist Türk devletinin devrim topraklarını işgal etmesine dönem dönem izin vermişler, devrimin önderlerini Türk devletinin suikast girişimleriyle hedef almışlar, devrimin altyapısını tahrip ederek devrimi ekonomik olarak zayıflatmaya çalışmışlardır. Ama devrimimiz bu yıkım ve parçalama politikalarına direndi, kadın devrimi çizgisini ve halkların demokratik devrimi çizgisini savundu. Bugün dünyanın hiçbir yerinde kadınlar, hükümette ve yaşamda buradaki konuma sahip değiller. Ve kimse bununla ilgilenmiyor.

"Batılı emperyalistler, düşman olarak gördükleri İran'da kadın özgürlüğünü öne sürerken, kendi taraflarında olan Suudi Arabistan'da kadın haklarının olmamasını önemsemiyor. İçinde yaşadığımız demokratik-kapitalist sistem içinde bile kadınların ne kadar insanlıktan çıkarıldığı ve nesnelere indirgendiği açıktır. Devrimimizde, en üstten en alta, her alanda, toplumsal yaşamın yarısında, yönetimde vb. kadınlar var. Demokrasi ve halkların eşitliği konusunda dahi ileri bir seviye görülüyor.

"Öte yandan bölgedeki emperyalistlerin ve gerici devletlerin yardımıyla Şam yönetimini ele geçiren çeteler var. Kendilerini ne kadar açıkça 'İslam devleti' olarak ilan etseler de, emperyalistler tarafından kamuoyuna meşru güçler olarak sunuluyorlar. Ama yaptıkları zaten ortada, çünkü IŞİD'in kafa kesme geleneğini sürdürüyorlar. Alevilere ve Hristiyan halklara yapılanlar ortadadır. Hiç kimse kendini aldatmasın veya Alevilerin zulmünü 'Baas yanlısı oldukları için' haklı çıkarmasın! Elbette bu vahşet hiçbir devletin umurunda değil, onlar sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Ancak dünya halkları, dünya devrimcileri, Suriye ve Batı Kürdistan halklarını bu durumda yalnız bırakmamalıdır. Bizi emperyalistlerle, Türk devleti ve çeteleriyle baş başa bırakmayın. Bugün aramızda olan tüm yoldaşların ve dostların unutmaması gereken en önemli husus, Kürt halkının önderliğinde devrimimizin kapitalist devletlere karşı ölüm-kalım mücadelesi vererek zafer aşamasına ulaştığıdır! Bu aşamada bize karşı yeniden gerici ve selefi bir rejim kuruluyor ve teslim olmamızı istiyorlar. Bunu bize Suriye'nin birliği adı altında dayatıyorlar. Kürtlerin statüsünden bahsederken; bize 'İsrail güçlü olacak, emperyalistlerin planları gerçekleşecek' diyorlar. Bu şovenist ve ilkesiz bir aldatmacadır!

"Emperyalistlerin kurduğu bu devlet, halkları bölme ve ezme temelinde kurulmuştur. Suriye, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri halkı ne zamandan beri yeryüzünde var oldu? Bütün bu ülkeler emperyalistlerin, aşiretlerin, Arap burjuvazisinin projeleri değil miydi? Ama binlerce yıldır bu coğrafyada Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Maruni, Kıpti, Dürzi, Berberi, Beluci, Fars halkları bir arada yaşamıştır. Rojava halkının ve Filistin halkının ortak mücadelesini destekliyoruz. Biz tüm halkların gönüllü birliğinden yanayız ve bu 'Ortadoğu birleşik demokratik cumhuriyetleri' ile mümkündür. 'Suriye Halk Demokratik Cumhuriyeti' ile mümkündür.

"Bu bağlamda, tüm egemen ulusların komünistleri ve devrimcileri konuya gelecek ve sosyalist yönetim perspektifiyle bakmalıdır. Suriye'de bütün halklar ve inanç grupları, kendi haklarıyla ve gönüllü olarak federatif ve özerk bir sistemle birlik olurlarsa bu İsrail için değil, bölge halkları için tarihi bir fırsattır. Aynı zamanda İsrail de dahil olmak üzere tüm kapitalist devletler için büyük bir tehdittir. Çünkü emperyalistlerin sınırlarını çizdiği bu devletler, halkın iradesiyle birer birer yok olacaklardır! Bu süreçte Ortadoğu ve dünya devrimcilerinin koordinasyonu ve birliği ne kadar güçlü olursa, geleceğin başarısı da o kadar kesinleşir. İsrail'in bölgedeki varlığı ve gücü Kürtlerle başlamadı ve Kürtlerle birlikte büyümedi. Eğer siyonizm ve emperyalizmi bir tehdit olarak görüyorsak öncelikle Arap, Türk, Fars vb. despot burjuva rejimlerine dikkatimizi çevirmeliyiz. Bölgede '22 Arap devletinin' müttefik olarak bulunması İsrail'in önünü kesemez, ama Batı Kürdistan'ın bir parçası statü kazanıp özerk hale gelirse İsrail bundan kazançlı çıkar. Bu kimin dili? Arap Birliği. Arap Birliği bölge halklarının kanını emen, emperyalistlerin işbirlikçisi olanların bir örgütü değil midir? Oysa Rojava devriminin önderleri ve biz komünist bileşen olarak bu önderlik içinde yerimizi alıyoruz, ezilen halkları temsil ediyoruz. Burada bir tehlike görüyorsak devrimin önderlerine daha da yakın olmalıyız, birbirimizi güçlendirmeliyiz ki devrimin önderleri emperyalistlerin ve siyonistlerin yardımına ihtiyaç duymasınlar.

"Bu devrimi sosyalizme doğru taşımak ve bölgeye yaymak istiyoruz. Devrimimiz demokratik ve kadın özgürleştiricidir. Bütün halklara özgürlük ve eşitlik bahşeder. Biz Alevi ve Dürzi halkları için de kendimiz kadar özerklik istiyoruz. Ama demokratik ve kadınsız bir Suriye inşa edilene kadar kimse bize Suriye'nin birliğinden bahsetmesin! Gassan Kenefânî, 'Kuzu ile bıçak arasında barış olamaz' dedi. Alevi halkının başına gelenler gözümüzün önünde, kim bizden teslim olmamızı isteyebilir? Sizden ve bölgedeki tüm devrimcilerden isteğimiz; kendi yerlerinizden samimiyetle ve cesaretle devrimi sahiplenmenizdir! İşçilerin, halkların ve ezilenlerin birliği kapitalizmin sonunu getirecektir. Kadınların birliği, özel mülkiyete dayanan ataerkil sistemlerin sonunu getirecek. Ama bunun için Ortadoğu ve dünya devrimcilerinin birliklerini inşa etmeleri ve güçlendirmeleri gerekiyor. Burada önemli olan söz değil, pratiktir. Devrimcilerin pratiği devrimcidir! Kendilerine devrimci diyenlerin sadakati, söyledikleri sözlerden ve devrime olan bağlılıklarından anlaşılır. Batı Kürdistan'da Ortadoğu devriminin kapısı açıldı. Bütün devrimci hareketleri davet ediyoruz. Gelin bu kapıdan geçin, Rojava ve Kuzeydoğu Suriye devrimine sahip çıkın. Osmanlı'ya, emperyalistlere, siyonistlere karşı birlikte duralım. Mevcut tüm kapitalist devletler bizim düşmanımızdır ve tüm işçiler, ezilenler, emekçi kadınlar, geleceği olmayan gençler ve yoksullar müttefikimizdir.

"Bu bilinçle ilişkilerimizi daha da güçlendirmeliyiz. Birbirimizi tanıyalım ve devrimci pratiklerle dostluğumuzu güçlendirelim. Bütün yoldaşlarımızı ve dostlarımızı tekrar selamlıyor, başarılar diliyoruz. Yaşasın batı devrimi, yaşasın Filistin! Yaşasın birleşik devrim, yaşasın Ortadoğu halkları demokratik federasyonu! Yaşasın kadın devrimimiz, yaşasın kadın özgürlüğü!"