30 Temmuz 2025 Çarşamba

'İklim değişikliğiyle mücadele, devletlerin insan hakları sorumluluğudur'

ICJ, iklim değişikliğine karşı mücadelede devletlerin insan hakları hukuku kapsamında bağlayıcı yükümlülüklere sahip olduğu kararını verdi.

Lahey merkezli Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), iklim değişikliğine karşı mücadelede devletlerin insan hakları hukuku kapsamında bağlayıcı yükümlülüklere sahip olduğunu ilan etti. ICJ'nin bu kararıyla birlikte, çevresel zararların insan hakları ihlali olarak değerlendirilebileceği ve bu ihlallerin devletler açısından tazminat yükümlülüğü doğuracağı vurgulandı.

BİLİMSEL VERİLERE DAYANARAK BELİRLENDİ
Bağımsız bir grup BM insan hakları uzmanı tarafından memnuniyetle karşılanan karar, iklim krizinin "gezegen çapında varoluşsal bir tehdit" olduğunu ve tüm yaşam biçimlerini tehlikeye attığını teyit etti. Uzmanlar, mahkemenin küresel ısınma konusunda 1.5°C artış sınırının küresel mutabakatla kabul edilmesi gerektiğini açık biçimde ifade etmesini de önemli bir adım olarak değerlendirdi. Bu sıcaklık artışı sınırı, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden kaçınmak için en güvenilir bilimsel verilere dayanarak belirlenmiş durumda.

Kararda, devletlerin yalnızca uluslararası insan hakları hukuku değil; aynı zamanda iklim değişikliğiyle ilgili çok sayıda çevre sözleşmesi (Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi gibi), deniz hukuku ve teamül hukukuna göre de yükümlülük taşıdığı vurgulandı. Mahkeme, sera gazı emisyonlarına karşı çevre sistemini koruma yükümlülüklerinin tüm devletler için bağlayıcı olduğunu ve özel sektörün de etkin biçimde düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

HUKUKA AYKIRI EYLEMLER KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLECEK
ICJ'nin kararında, iklim değişikliğinin insan yaşamı, sağlık, yeterli yaşam standardı, keyfi yerinden edilmeden korunma, özel yaşam gibi temel insan haklarını tehdit ettiğine ve temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının diğer tüm hakların önkoşulu olduğuna dikkat çekildi. Mahkeme özellikle çocuklar, yerli halklar, kırsal topluluklar, kadınlar, göçmenler, engelliler ve kırılgan grupların iklim krizinden orantısız biçimde etkilendiğini vurguladı. Mahkeme ayrıca, iklim sistemine ciddi zarar veren devletlerin sadece önlem almakla kalmayıp, aynı zamanda zararları tazmin etmek, ekosistemleri eski haline getirmek ve yanlış yasaları geri çekmek gibi yükümlülüklere sahip olduğunu belirtti. Kararda ilk kez, fosil yakıtların üretilmesi, tüketilmesi, aranması ve bu alanlara verilen sübvansiyonların uluslararası hukuka aykırı eylemler kapsamında değerlendirilebileceği açıkça ifade edildi.

Vanuatu ve diğer Pasifik ülkelerinin liderliğinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun oy birliğiyle aldığı bir kararla ICJ'den bu yönde bir karar talep edilmişti. Uzmanlar, bu kararın başta yüksek emisyon geçmişine ve halen yüksek emisyon seviyelerine sahip ülkeler olmak üzere tüm devletlerce ciddiyetle ele alınması ve hem ulusal hem de uluslararası iklim politikalarının bu görüş doğrultusunda yeniden şekillendirilmesi gerektiğini ifade etti. Karar, Brezilya'da yapılacak olan COP30 ve plastik kirliliğiyle mücadele görüşmeleri öncesinde büyük önem taşıyor.