26 Haziran 2025 Perşembe

TİHV ve İHD: İşkence devlet politikası olarak hala yürürlükte

TİHV ve İHD, Saraçhane Parkında basın açıklaması yaparak işkenceye son verilmesini istedi. İşkencenin bir devlet politikası olarak uygulandığının açıklamada, "İşkenceyi önleme yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir" denildi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolaysıyla Saraçhane Parkında basın açıklaması yaptı.

"İşkencesiz bir dünya mümkün" pankartı açılan basın açıklamasını okuyan Mümtaz Murat Kök, Türk devletinin "İşkenceye Karşı Sözleşme"yi 1988 yılında kabul ettiğini, Anayasa ve Ceza Kanunu’nda işkenceyi yasakladığını hatırlatarak, ancak devletin tarihi boyunca işkencenin devlet politikası olarak uygulandığını kaydetti.

İşkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğunu dile getiren Kök, "Devlet erkinin çeşitli kademelerinde yaygınlaşan yasa, kural ve norm denetiminden kaçınma, keyfilik, bilinçli ihmal gibi sebeplerle usul güvencelerinin ihlal edilmesi, gözaltı sürelerinin uzunluğu, izleme ve önleme mekanizmalarının işlevsiz kılınması ya da bağımsız izleme ve önlemenin hiç olmaması, en yetkili ağızlardan yapılan işkenceyi bizzat teşvik edici söylemler, köklü cezasızlık kültürü vb. sonucunda, resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları tüm ve hameti ile devam etmektedir" dedi.

HERKES POLİS ŞİDDETİNİN HEDEFİNDE
Kayyum saldırılarına karşı yapılan eylemlerde, 19 Mart halk ayaklanmasındaki polis işkencesini vurgulayan Kök, polis şiddetinin iktidar tarafından görmezden gelinen, hatta teşvik edilen, sıradanlaşmış, gündelik yaşamın bir parçası haline getirilmiş olduğunu dile getirdi. Anayasal hakkını kullanmak isteyen kadınlar, LGBTİ+’lar, işçiler, öğrenciler, yaşam savunucuları, gasp edilen iradelerine sahip çıkmak isteyen seçmenler, siyasi partilerin, mülteci ve sığınmacıların polis şiddetinin hedefinde olduğunu kaydeden Kök, gözaltında kaybetme saldırılarının da arttığını belirtti. Kök, 6 Ağustos 2019 tarihinde kaçırılan Yusuf Bilge Tunç’tan hala haber alınamadığını söyledi. 

'4 BİN TUTSAK UMUT HAKKINDAN YARARLANMAYI BEKLİYOR'
Yüksek güvenlikli denilen kuyu tipi hapishanelere değinen Kök, İmralı Hapishanesi başta olmak üzere hapishanelerdeki tecridin kabul edilemez boyutta olduğunu ifade ederek, hapishanelerde umut hakkından yaralanamayan en az 4 bin tutsağın olduğunu belirtti. 

Kök, "İşkenceyi önleme yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir. Bu nedenle de devletler, her şeyden önce işkenceyi bir sindirme aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, işkence suçları etkin bir biçimde soruşturmalı ve cezasızlıkla mücadele etmelidirler" dedi.

TALEPLER
Kök, taleplerini şöyle sıraladı: 
🔹"İşkenceye dönük cezasızlık politikalarına son verilmesi
🔹Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalı
🔹Gözaltı süreleri kısaltılmalı
🔹Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir 🔹Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalı
🔹İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmalı
🔹Tek kişi ya da küçük grup izolasyonuna/tecritine dayalı hapishane rejimine son verilmeli
🔹Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalı
🔹CPT raporlarının tümü açıklanmalı
🔹Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın mahkeme gibi hareket etmesine son verilmeli"