Taylan Koray Ocak yazdı | Şevin, Suruç, Medine ve ölümsüzlere yoldaş olmak

Dersim'e gitmek üzere Rojava'da "hoşça kalın yoldaşlar" demeden önce partisine yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Dersim'in doruklarına doğru yapacağım bu yolculukta attığım her adımda yanımda Roza'nın olacağının bilincindeyim. Roza, ben yaklaştıkça düşlediği Dersim dağlarına yaklaşacak, benim yürüyüşüm onun yürüyüşünü ve düşünü tamamlayacak. Aklım ve yüreğim, bilincim ve bedenim Roza'yla birlikte o kadar güçlü ki.
20 Temmuz 2015, düşman açısından Pirsûs/Suruç katliamıyla faşist saray cuntasının ilan edildiği; ulusal demokratik ve devrimci hareketi yok etme veya iradesini kırma hedefli savaşın başlatıldığı gündür. Düşman on yıl boyunca Kürdistan'ın üç parçasında ve Türkiye'de ABD ve değişik emperyalist devletlerin; faşist, kadın düşmanı, işkenceci, politik islamcı DAİŞ'in; sonrasında Ahmet El Şara etrafındaki politik islamcı faşist grupların, TC işbirlikçisi SMO'nun ve sömürgeci faşist şeflik rejimine hizmette kusur etmeyen KDP'nin desteğiyle bu konuda yapabileceği her şeyi yaptı.
Komünistler açısından 20 Temmuz 2015, savaşın yeni bir düzeyi karşısındaki ideolojik, siyasi ve örgütsel sınav; şiddetli şok koşullarını, büyük acıları veya çok ağır örgütsel bedelleri taşıma kapasitesinin, devrimin, sosyalizmin hedeflerine bağlılıkla özdeş olan ölümsüzlere bağlılık düzeyinin test edilmesiydi. 20 Temmuz 2015'ten sonraki 10 savaşım ve direniş yılı, komünistlerin bu sınavdan başarıyla geçtiğini gösterdi.
Bu 10 yılın, birleşik devrim güçleri ve antifaşist toplumsal reformcu partilerin yaşamında yol açtığı ideolojik, siyasi, örgütsel tablo önümüzdeki birkaç yıl içinde daha açık seçik hale gelecektir. Keza aynı şey faşist şeflik rejimi ve kapitalist, sömürgeci düzen için de geçerlidir. Gerek devrim, sömürgeciliğe ve faşizme karşı savaşım cephesi, gerekse karşıdevrim cephesi için belirli kesitler itibarıyla ortaya çıkan kimi sonuçlar üzerine son birkaç yılda değişik tartışmalar yapıldı. Bunları yinelemek gereksiz.
Ulusal demokratik ve devrimci hareket bakımından döneme damgasını kahramanlığın vurduğu en başa yazılacak gerçeklerden biridir. 12 Eylül faşist cuntasına karşı yürütülen mücadeleyi her bakımdan aşan, niteliksel olarak 12 Mart faşist cuntasına karşı sergilenen duruşu yeni boyutlarda üreten bir pratiğin şekillendirdiği, doğal olarak da bu pratiğe ruh ve şekil veren bir kahramanlar ordusu oluştu. İhanetler yol açtıkları zararlar nedeniyle önemsiz değildir, fakat hainler, 10 direniş ve savaşım yılının bağrında oluşan kahramanlar ordusu karşısında zor görünür küçük bir noktadan ibarettir.
Başkaca kavramlardan olduğu gibi, "kahramanlar" sözünden alerji duyanlar olacaktır. Bu alerji ideolojik değil gibi görünse de, özünde ideolojiktir. Göreceli bir ifadeyle "görüş açısı darlığını" aşmak için, tek başına, "korkunun aşıldığı", "korkunun yenildiği", "korkuya, esarete son verildiği" haykırışlarının, dövizlerinin Mart ayaklanması günlerinin kitlesel beyanı olduğunu düşünmek bile yetebilir. Böyle bir on yılda gözaltı, işkence, hapis, işsizlik, okuldan atılma, bedeninin bir bölümünü kullanmaktan yoksun kalma ve ölüm tehditlerinde cisimlenen korku kelepçesinden özgür biçimde faşizme ve inkarcı sömürgeciliğe karşı örgütlü mücadele yürütmüş olmanın anlamı; kentlerde dağlarda, kuşatılmış üslerde, savaş cephelerinde, özyönetim direnişlerinde, savaş tünellerinde, feda eylemlerinde doruğa ulaşan kahramanlığa duyulan ihtiyaç ve onun yaydığı umut, direniş arzusu nesnel biçimde kavranabilir.
Şevin Söğüt yoldaş genç kahramanlardan biriydi. İnkarcı sömürgeciliğin kirli savaşı yoğunlaştırdığı bir dönemde, 20 Haziran 1992'de Bakurê Kürdistan'da, Amed'in Lice ilçesinde doğan Şevin yoldaş, Bakur'da başladığı yaşamını, 17 Ağustos 2018'de Medya Savunma Alanları savunmasında, uzman suikastçı olarak katıldığı Xakurkê cephesinde sonsuzlaştırdı.
Şehit çocuğuydu. 3 yaşındayken babası Ömer Söğüt faşist inkarcı sömürgecilik tarafında gözaltında kaybedildi. Aile üzerinde sürecek olan faşist sömürgeci baskıyı tanıyarak babasız büyüdü.
2012'de katıldığı sosyalist yurtsever saflarda, KGÖ üyesi olarak Türkiye'de, Karadeniz'de, Bakurê Kürdistan'da başta Dersim olmak üzere değişik kentlerde devrimci mücadele yürüttü. "Kobanê'yi beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyasının öncü militanlarındandı. Çalışmalara çok büyük emek verdi. 20 Temmuz'da 2015'te Pirsûs'ta, katliam saldırısının yapıldığı bahçede, Amara'da, 33'lerle bir aradaydı. O katliam Şevin yoldaşın düşünüşü üzerine siyah bir perde örtemedi, onu yılgınlığa savuramadı, iradesini kıramadı; tersine daha güçlü bir ışık altında düşünme, daha yüksek bir irade oluşturma, daha büyük hedeflere yönelme gücü geliştirmesine yol açtı. 10 Aralık Gar katliamı yangınından bu kararlılıkla geçti. Duraksamadı.
2016 Nisan'ında yüzünü askeri, ideolojik, politik, örgütsel nitelik biriktireceği, kadın komutanlaşması hattına gireceği özgür alanlara döndü. Hüseyin Demircioğlu Akademisi'ndeki eğitim devresini Eskişehir'de kuşatılmış FESK üssünde ölümsüzleşen Fırat Şeran yoldaşla omuz omuza tamamladı. Eğitim sürecinin ardından Rojava devriminin savunulması ve inşası savaşımına katıldı. Rakka hamlesinde Enternasyonal Özgürlük Taburu komutanı olarak görev omuzladı. Özgür Rakka'ya komünist kadın komutan olarak girdi. Kadın komutanlaşmasında önemli bir yol almıştı.
Parti ve Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) üyesi olarak savaştığı Rojava savaş cephelerinden şöyle yazacaktı: "Düşman Amara bahçesinde o bombayı patlatırken yok etmeyi, zayıflatmayı, azaltmayı ve korkutmayı hedefliyordu. Partisinin ideolojisine sıkı sıkıya bağlı olan Komünist Gençlik Örgütü'nü (KGÖ), partisinden ve onun amaçlarından uzaklaştırmayı, sindirmeyi hedefliyordu. Suruç ve Ankara Garı katliamlarının tanığı bir KGÖ'lü olarak o bahçeden ve o meydandan her seferinde düşmana karşı kinim bilenerek çıktığım ve örgütsel anlamda her seferinde daha büyük sorumlulukları göğüslediğim bir süreç yaşadım."
26 yıllık genç ömrünün sonraki yıllarında Suruç ölümsüzlerinin hesabını sormak ve Suruç katliamına cevap olarak silah kuşanan Medine Özmez yoldaş, Dersim'de FESK Kürdistan Kır Birliği gerillası olarak tutkuyla omuzladığı görevine ölümsüzleşmesi nedeniyle başlayamadı. Dersim'e gitmek üzere Rojava'da "hoşçakalın yoldaşlar" demeden önce partisine yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Dersim'in doruklarına doğru yapacağım bu yolculukta attığım her adımda yanımda Roza'nın olacağının bilincindeyim. Roza, ben yaklaştıkça düşlediği Dersim dağlarına yaklaşacak, benim yürüyüşüm onun yürüyüşünü ve düşünü tamamlayacak. Aklım ve yüreğim, bilincim ve bedenim Roza'yla birlikte o kadar güçlü ki. Şehitlerimizin fiziksel yokluğu alabildiğine anlamsızlaşıyor böylesi anlarda. Gençliğin ve genç kadınların en berrak simgesi Roza'yı, Dersim dağlarının genç kadın komutanlarından Arjin'le buluşturacağım. Yeni görevimle kurduğum ilişkide, eylemde, yaşamda, kopuş ve iradede, soluk aldığım her an onları büyüteceğim ve ben de onlarla birlikte büyüyeceğim."
Medya Savunma Alanlarına ulaştığında Dersim yolu kapalıydı. Beklemesi gerekiyordu. Ahlanmadı. Faşist sömürgeciliğin artan saldırıları karşısında komünist gerillalar direniş içinde görev omuzlamaya başlayınca, savaş cephesindeki yerini aldı. Ertuş-Zap'a giderken yanına aldığı küçük deftere düştüğü notlar Şevin yoldaşın 33'lerle ve Medine yoldaşla kurduğu düşünsel ve manevi ilişkiyi anlamamızı sağlıyor.
Sözü, parti adıyla Sarin Awaz'a, Medya Savunma Alanlarında aldığı isimle Dicle Newal'e, sevgili Şevin yoldaşa bırakalım:
"Gençlik Rozalaşmaya, KGÖ'yle savaşmaya!" (Günlük sayfa-2 Temmuz 2018)
"(...) Ne yaparsam yapayım SURUÇ'un içimdeki ateşi hiç sönmeyecek biliyorum. Öfkemi hiçbir şey dindirmeyecek. O büyük zaferi görürsem yani 33'lerin ve diğer bütün şehitlerimizin düşü olan o günü görürsem, öfkem belki diner, fakat özlemim baki kalacak biliyorum. Ölümsüzlere olan özlem o kadar çaresiz ki nasıl giderilir bilemiyor insan. Onlara layık olmanın sorumluluğuyla yaşıyorsun evet, ama bir daha gözlerine bakamamak, seslerini özlemek ağır geliyor. Zafer günü yanımızda olacaklar biliyorum. Omuz başımızda aynı ezgiyi haykıracak ve bizimle dansa duracaklar. Özlem ve minnetle..." (3 Temmuz 2018, Çemço)
"Ayrıca branşıma dair nasıl bir çalışma yaparım bilmiyorum, koşullar elverişsiz gibi görünüyor. Deneyimlerden hızla öğrenmem gerekiyor, kısıtlı zamana çok şey sığdırmam gerekiyor. Dersim gerillacılığı için bir altyapı çalışması bu alan ve her zorlanma anımda Dersim'i ve Roza'yı düşünerek güç alacağım. Bahar gülüşlü Rozam, bana nasıl güç kattığını bir bilsen, bir görsen kendinle nasıl da gurur duyardın. Sen ve Suruç'un bende yarattığı güç çok farklı, sen benim için 33'lerin suretiydin. Şimdi sen olma zamanı..." (4 Temmuz 2018, Çemço)
"(...) yürüyüş boyunca çevre yerlerin hepsi uçak saldırısına uğradı. Çemço, Zap dahil. Füze seslerini ve ışığını gördük, süre hesapladık. Benim açımdan güzel bir deneyimdi. (...) Her cephede B7 kullanıyorum, umarım başka silaha geçerim bir dahakine. (...)" ( 11 Temmuz 2018, Nerve/Ertuş)
"Bir gün 20 Temmuz'u anlatan bir yazı yazacağım fakat o gün düşman bir yerde ağlıyor olacak!"
"SURUÇ: Öfkesi hiç dinmeyen, fakat anlatmaya kelime bulamadığım gün benim için!"
"20 Temmuz 2015: Unutmak kelimesinin uzay mesafesi kadar uzak olduğu tarih."
"-Amara Kültür Merkezi-
-33 Düş Yolcusu-
Her biri için düşmana bir mermi sıkacağım, her biri için bir faşist cezalandıracağım!" (13 Temmuz 2018)
" (...) Özellikle 15 Temmuz'da gerçekleşebilecek olası düşman saldırısına dair konuşuyoruz. Bu tarih beni heyecanlandırıyor. 20 Temmuz'un öngününde 33'ler için düşmanla çarpışıyor olmak düş yolcularına bir selam niteliği taşıyor benim için. (...) On yıllardır siper yoldaşlarımızın adımladığı ve kanıyla suladığı bu toprakları savunmak benim için onur. Partimin son 8 yılında hem ideolojik hem askeri pınarı olarak yaşayan ve yaşatılan akademi, şehit Özgür ve bahar gülüşlü Roza'nın kanıyla beslendi. Bu topraklar, dağlar hem partiye hem tek tek yoldaşlara çok şey kattı. İrade ve inancın sembollerini yarattı. Komutan Berçemleri, Alişerleri, Saryaları yarattı. Roza'yı büyüttü bu dağlar... Bizim bu dağlara borcumuz var. (...)" (13 Temmuz 2018)
"'Düş kurmak bizi yaşatır' demişti o büyük komutan şehit Berçem... Bugün bu söz üzerine düşünüyorum. Düşleri uğruna sonsuzluğa uğurladığımız 33 kızıl yüreği düşünüyorum. Yaşamak ve ölmek o kadar yakın ki birbirine, bir lahza sanki sadece. O gün; yani bu tarihten tam üç yıl önce çimenleri henüz yeni yeşeren o bahçedeydik. İçimizdeki coşkuyu, heyecanı, anbean yaşadığımız telaşı anlatmaya kelimeler yetmez inanın. Yüreğimizin en derinlerindeki o kabaran umut, yüzümüzdeki o tebessümün kaynağıydı. Kimler yoktu içimizde kocaman yaşıyla bizimle dalga geçip 'ben sizden daha gencim' diyenler, kimisi kara, kimisi kara kızıl, kimisi Trabzonspor bayrağıyla gelen, yaşı henüz 18 olmayanlar, Karadeniz'in asi gençleri, Kürdistan'ın güneş çocukları, Çerkes bayrağı vardı içimizde; oğlunu, ablasını, yarini görebilmenin umudunu da katarak heybelerine düşleri çoğalta çoğalta koyulmuş herkes yola...
"Düşümüz yaşatmaktı muhakkak, daha güzel daha özgür bir geleceği sunabilmek çocuklara. O sıcak Temmuz gününde aydınlık düşleriyle orada toplanan yüzlerce gencin her biri bir düş yolcusuydu.
"O kısacık an; bizden 33 canımızı aldı. Sanıyordu ki zebaniler diz çökeceğiz önlerinde, sanıyordu ki zebaniler o aydınlık düşler ve gülüşler silinecek yeryüzünden...
"Evet korku da insana, canlıya ait bir duygu, doğamızda var olan bir gerçeklik yani. Biz geride kalanlara ne oldu peki? Korkanlarımız oldu evet dönenler, içindeki ateşi söndürenler olmuştur belki evet! Fakat o bahçede parçalanmış bedenler ve kanlar içinde ayağa kalkanlar öyle bir irade büyüttüler ki o karanlık karşısında, 33'lerin yanan bedenlerinden yükselen ateşin aydınlattığı yola doğru sarsılmaz adımlarla yürüdüler. Roza'laştılar isyanı büyütmeye, ateşi çoğaltmaya çağırdılar.
"Bizler o anlık karanlıktan şehitlerin aydınlattığı yola koyulanız, ışığımıza doğru niceleri yol aldı, kimileri ateş olup aydınlattı bile Pirsus Armanç gibi. Şimdi düşüne dursun düşman, yoldaşlarının parçalarını toplayan, ateşini gören gözlerdeki ışığı nasıl karartacağını! Kabardıkça kabarıp duran öfkeyi nasıl dindireceğini. Düş yolcularını düşleriyle zafere dek yaşatmaya ant içen bizler düşman karşısında gözümüzü kıpırdamadan kendimizi meşale yapacağız. O bahçe 33'lerin ölümsüzleştiği yer oldu, bizlerin ise yeniden doğduğu yerdir Amara. Üzerinden değil 3 yıl, 3 asır da geçse unutmayacak, unutturmayacağız.
"Alınmadıkça bedenlerin bedeli, silinmeyecek zebanilerin kanlı ayak izleri"
"Gösteriyor tarih, gösteriyor hayat. Yaşayan kim, ölen kim biliyor herkes... Polen, Ezgi, Ece! Düşleriyle zafere!" (20 Temmuz 2018-Dicle Neval- ZAP)
Şevin yoldaş bu 20 Temmuz'da da yaşamaya, savaşmaya, düşünce, duygu ve tutkularıyla yol göstermeye devam ediyor.
Genç kadın komutanımıza bin selam!