Marmara Denizindeki kirliliğe dikkat çektiler

Marmara Denizindeki kirliliğe dikkat çekmek için Mudanya'da yapılan açıklamada, Marmara Denizinin derinliğinin yüzde 98'inde canlıların oksijensiz bırakıldığı kaydedildi. Artan müsilaj sorununa vurgu yapılan açıklamada, müsilajın bir çevre sorunu olmaktan ziyade toplumsal bir krize dönüştüğü kaydedildi.
"Denizime dokunma" şiarıyla Bursa'nın Mudanya ilçesinde bulunan Mütakere Meydanında açıklama yapıldı. Mudanya Belediyesi, Demeter Eşitlikçi Kadınlar Derneği, Bursa Su Kolektifi, Değişim Elçileri Marmara Denizinde artan kirliliğe dikkat ekti. "Bitti deseniz de müsilaj bitmedi, bitmiyor" pankartının açıldığı eylemde, Marmara Denizinin kirliliğini gösteren fotoğraflar sergilendi. Denizin içinde de "Marmara hepimizin" pankartı açıldı.
'MARMARA DENİZİN DERİNLİĞİNİN YÜZDE 98'İNDE CANLILAR OKSİJENSİZ BIRAKILDI'
Yaşanan en büyük çevre krizlerinden birinin yaşam alanlarını ve denizi etkileyen müsilaj olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Marmara Denizi artık yaşamakta zorlanıyor. Ergene nehrine deşarj yapan arıtma tesislerinin 2021 den bu yana Marmara Denizine çevrilmesinden kısa bir süre sonra Marmara Denizinde müsilaj görülmeye başladı. Marmara Denizi Eylem Planı sözde uygulamaya alındı, planda kaçak deşarjlarla mücadele, OSB arıtmalarına yönelik kesin hükümler, müsilaja sebep olan gübre, deri, gıda sanayi ve deniz suyunu soğutma suyu olarak kullanan tesislere karşı özel önlemler yoktu. Denizin yüzeyindeki müsilaj toplanarak bitti algısı toplumun bilincine yerleştirildi. AKP iktidarı geçen üç yıllık süreçte denizin kirletilmesini önleyecek iradeyi göstermedi, Ekim 2024 te müsilaj tekrar ortaya çıktı, deniz tabanını saran tül görünümlü yoğun yapılar oluştu, 2025 yılı ilk aylarında deniz suyunu filtreliyen pina, sünger, mercan, midyeler ile denize oksijen sağlayan deniz çayırlarının üstünü kaplayarak denizi hızla ölüme sürüklemeye başladı. Son 23 yılda iktidar tarafından denetimsiz bırakılan sanayi, maden, tarım ve evsel atıklar Marmara Denizi'ni foseptik çukuruna çevirdi. Böylece Marmara Denizi derinliğinin yüzde 98'inde yaşayan canlılar oksijensiz bırakılarak ölüme terk edildi" denildi.
'MARMARA HEPİMİZİN ORTAK MİRASIDIR'
Bursa'da Marmara Denizine yönelik son öldürücü darbenin Nilüfer çayına boşaltılan atık suların Karacabey Boğazına derin deşarjla akıtılması olduğu kaydedilen açıklamada, bu durumun kirlilik ve müsilaj olarak geri döneceği eklendi. Açıklamada, "Bizler Nilüfer derin deşarj projesine karşı çıkıyoruz, Marmara Denizinin katline neden olacak bu proje derhal durdurulmalıdır. Nilüfer çayı bu denli kirli akarken kapalı kanalda çok daha kirli akacaktır. Proje durdurulmazsa kirlilik patlama noktasına gelecek, oksijensiz bölge su yüzeyine ulaşacaktır. Bilim insanları oluşacak oksijensiz bölgede deniz yaşamı ve insanlar için son derece tehlikeli Hidrojen Sülfür gazının da yüzeye ulaşacağını, denizin çürük yumurta gibi kokacağı, müsilajın süreklilik kazanacağı uyarılarını yapıyorlar. Müsilaj, kirlilik, oksijen kaybı deniz canlılarının yok oluşu ve kıyılardaki koku yalnızca ekolojik değil aynı zamanda insani bir krizdir. Marmara hepimizin ortak mirasıdır ve yok oluşu seyredilemez. Marmara kıyısında yaşayan milyonlarca insan için bu deniz geçim kaynağı besin kaynağı sosyalleşme alanı ve yaşam kültürüdür. Göstergeler alarm veriyor; deniz canlılarında toplu ölümler, balık stoklarının hızla azalması, su ürünleri tüketiminde güvensizlik, kıyı ekonomisinde gerileme görülmüştür" ifadeleri kullanıldı.
'MÜSİLAJ YAŞAMI ETKİLEYEN ÇOK KAPSAMLI BİR TOPLUMSAL KRİZE DÖNÜŞTÜ'
Kamu sağlığının tehdit altında olduğu söylenen açıklamada, "Sanayi atıkları, evsel kanalizasyon, tarımsal ilaç kalıntıları ve kontrolsüz yapılaşma Marmara'yı geri dönülmez bir noktaya getirmiştir. Marmara Denizi için hemen şimdi harekete geçilmezse geleceğimizi kaybedeceğiz. Bugünler de Marmara Denizinde ve diğer kıyı bölgelerinde artan müsilaj, yalnızca bir çevre sorunu değil aynı zaman da yaşamı etkileyen çok katmanlı bir toplumsal krize dönüşmüştür. Müsilajla deniz ürünlerine ulaşım zorlaşmış bu durum ülkemizin acı sorunu olan kadın yoksulluğunu biraz daha artırmıştır. Turizmin düşmesiyle el emeği satan ev içi üretimle geçinen birçok kadının geliri azalmış yoksulluk derinleşmiştir. Müsilaj deniz suyunun kalitesini düşürerek cilt hastalıkları, solunum problemleri ve su kaynaklarının kirlenmesi gibi sağlık sorunlarından toplumun daha fazla etkilenmesine sebep olmaktadır. Müsilaj kadınların tek özgürce para ödemeden ulaşa bileceği denizleri kullanmasını engellemektedir. Bu durum kadınları hem fiziksel hem psikolojik hem sosyal yönden etkilemektedir. Kapitalist sistem tıpkı kadın emeğini sömürdüğü gibi doğayı da sömürmektedir. Marmara Denizi boğuluyor. Ve bizler, bu boğulmaya seyirci kalıyoruz. Mudanya kıyılarında da etkileri hissedilmeye başlayan müsilaj kabusu bu sefer daha sessiz, daha inatçı ve daha kalıcı görünüyor" denildi.
TALEPLER SIRALANDI
Açıklamada, şu talepler sıralandı: "Müsilajın toplumsal cinsiyet etkilerini değerlendiren araştırmalar yapılması, kadınların çevre iklim direnişlerin de desteklenmesi, kirliliğe neden olan kurum ve projelerin toplumsal cinsiyet etkisi açısından denetlenmesi, sağlıklı bir çevreye erişimin insan hakkı olarak tanınması, kıyı bölgelerinde geçimin kaynaklarını kaybeden yurttaşlara yönelik ekonomik ve sosyal destek programları geliştirilmeli, Marmara'ya atık bırakan tüm işletmelerin acil denetim altına alınması Arıtma tesislerinin kapasite ve işlevselliğinin artırılması. Bilim insanlarının önerileri doğrultusunda uzun vadeli deniz koruma planlarının hayata geçirilmesi. Marmara Denizi kıyısında yaşayan halkın, özellikle kadınların ve gençlerin, bu sürece dahil edilmesi. Kıyılarımızın kamusal, temiz, erişilebilir alanlar olarak korunması."