'LGBTİ+ nefretiyle örülen ablukanın, örgütlü mücadelemizle karşısındayız'
23. İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne dönük saldırıya karşı yapılan açıklamada, Onur Yürüyüşlerinin tarihinde ilk kez 3 kişinin tutuklandığı vurgulanarak, " LGBTİ+ hareket toplumsal muhalefetin doğrudan bir parçasıdır, bizlerin toplumsal muhalefetle bağını hukuksuz saldırılarınızla zedeleyemezsiniz" denildi.
Çok sayıda LGBTİ+ örgütü, siyasi parti, demokratik kitle örgütü, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesinde 22 Haziran'da düzenlenen 11. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü ve 29 Haziran'da düzenlenen 23. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşünde yaşananlara ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi.
29 Haziran günü devletin şehri insansızlaştırmak için tüm kaynakları seferber ettiği belirtilen açıklamada, 23. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşünde 53 insanın işkenceyle gözaltına alındığı belirtildi.
Gözaltı süreci boyunca polisin yoğun kadın düşmanlığı ve transfobisiyle karşılaştıkları vurgulanan açıklamada, "Polisler gözaltına alınan trans kadın arkadaşlarımızdan birini, yeni meme ameliyatı olduğunu belirtmesine ve ters kelepçenin dikişlerine zarar vereceğini söylemesine rağmen ters kelepçeledi. Trans kadın arkadaşlarımız nezarethanede önce erkeklerle aynı hücrelere konuldu. Avukatlarımız duruma itiraz ederek kadınlarla birlikte tutulmasını talep etse de arkadaşlarımız erkeklerle aynı koridordaki hücrelere teker teker konularak tecrit edildi. Tecrit edilen trans kadınlar aynı koridorda farklı hücrelerde kalan diğer erkekler tarafından cinsel tacize maruz bırakıldı. Trans kadın arkadaşlarımızın da üst araması erkek polisler tarafından gerçekleştirildi. 'Üst araması' adı altında yapılan bu muameleyi açıkça cinsel şiddet olarak tanımlıyoruz. Polis, trans kadınlara yönelik cinselleştirilmiş şiddetini yalnızca arama sırasında değil; nezarethaneden araca götürülürken ve gözaltı süresi boyunca da sürdürdü. Bazı trans kadın arkadaşlarımızın kollarına erkek polisler girerek eşlik etti. Translara dönük bu nefreti, cinselleştirilmiş şiddeti kabul etmiyoruz" denildi.
'ARKADAŞLARIMIZ SAATLERCE SİVİL POLİSLER TARAFINDAN TAKİP EDİLDİ'
Çevrelerdeki kafe ve marketlerde bulunan çok sayıda kişinin, yürüyüşten haberi bile olmayan insanların, yürüyüşten kilometrelerce uzaktaki insanların gözaltına alındığı kaydedilen açıklamada, "Fatih'te gözaltına alınan arkadaşlarımız, o gün gerçekleştirdiğimiz İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü üzerinden değil, önceki hafta gerçekleşen 11. Trans+ Onur Yürüyüşü üzerinden hazırlanan yakalama tutanağı ile gözaltına alındı. Arkadaşlarımız sebepsiz yere saatlerce tutulduktan sonra alıkonuldukları karakoldan serbest bırakıldılar. Daha sonra ise arkadaşlarımızın bindikleri araçlar saatlerce sivil araçlar tarafından takip edildi ve araçlarının fotoğrafları çekildi. Biliyoruz ki, arkadaşlarımızın fiziksel olarak takip edilmesi ve bu şekilde gözaltına alınması, onların devlet gözünde 'tanınmış şahıslar' olarak değerlendirilip kriminalize edilmesinden ve devletin eylemin tekrarlanacağı korkusundan kaynaklanıyor" ifadeleri kullanıldı.
'DEVLET FİŞLEDİĞİ HER LUBUNYAYI GÖZETİM ALTINA ALMAYA ÇALIŞTI'
22 Haziran Pazar günü gerçekleştirilen 11. İstanbul Trans+ Onur Yürüyüşünde de, devlet tarafından fişlenen aktivistlerin polis takibiyle yürüyüşten saatler önce evlerinin önünden gözaltına alındığı kaydedilen açıklamada, "Devletin bu saldırılarla, düzmece gerekçelerle ve yasaklarla bizleri kriminalize ederek sindirmeye çalıştığını görüyoruz. Bu baskılarla, düzmece iddianamelerle bizleri sindiremeyeceklerini buradan bir kez daha söylüyoruz" denildi. Gün boyu çok sayıda LGBTİ+'nın sivil araçlar ve polislerce taciz edildiği aktarılan açıklamada, "Devlet İstanbul'da yaşayan, önceden fişlediği her lubunyayı hukuka aykırı bir şekilde gözetim altına almaya çalıştı" vurgusu yapıldı.
'TÜM GÖZALTI SÜRESİ BOYUNCA TERS KELEPÇELİ BEKLETİLDİK'
Yürüyüşü takip eden gazetecilerin basın kartlarına rağmen işkenceyle gözaltına alındığı ve elektronik aletlerine el konulduğu aktarılan açıklamada, gözaltındakilerin 12 saat boyunca avukatla görüştürülmediği kaydedildi. Gözaltı takibi için karakola gelen avukatların da gözaltına alınmakla tehdit edildiği belirtilen açıklama, şöyle devam etti: "Gözaltına alınan arkadaşlarımız tüm gözaltı süresi boyunca ters kelepçeli bekletildi, 'üst arama' adı altında taciz edildi, hakaretlere maruz kaldı, nezarethanede onur kırıcı şekilde fotoğraf ve videoları çekildi. Saatlerce plastik kelepçeleri çıkarılmayan arkadaşlarımızın, tıbbi yardıma erişimi engellendi. Vatan Emniyet'ten Çağlayan Adliyesi'ne nakil sırasında ters kelepçeyi kabul etmedikleri için arkadaşlarımız sözde 'emniyet müdürlüğü'nün içerisinde darp edildi, zorla ters kelepçe uygulandı. Maruz kaldığı şiddet sonucu atak geçiren kalp hastası arkadaşımıza ambulans çağrılmadı, ters kelepçesi itirazlar sonucu uzun süre sonra ancak çıkarıldı."
'ONUR YÜRÜYÜŞLERİ TARİHİNDE İLK KEZ ÜÇ ARKADAŞIMIZ TUTUKLANDI'
Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: "Onur Yürüyüşleri tarihinde ilk kez üç arkadaşımız, tutuklama gerektirmeyen 2911 sayılı kanuna muhalefet gerekçesiyle tutuklandı. Yürüyüşe katılmaları gerekçe gösterilen arkadaşlarımız, değil yürüyüş sırasında yürüyüşü gerçekleştirdiğimiz mahallede bile değilken gözaltına alındılar. Tutuklanan arkadaşlarımızdan Hivda'ya ve Sinem'e hapishane girişinde çıplak arama dayatıldı. En son aldığımız bilgiye göre arkadaşlarımız çıplak aramayı reddettikleri için tek kişiye göre havalandırmasız biçimde tasarlanmış hücrede birlikte tutuluyorlar ve siyasi tutsakların koğuşuna alınmıyorlar. Arkadaşlarımızın maruz kaldığı şiddeti kabul etmiyoruz, çıplak aramanın cinsel şiddet olduğunu söylemekten vazgeçmiyoruz."
'DEVLET TUTUKLAMALARLA DAYANIŞMAYA GÖZDAĞI VERMEYE ÇALIŞIYOR'
Tutuklanan 3 kişinin özellikle seçildiği kaydedilen açıklamada, devletin toplumsal muhalefete ve dayanışmaya gözdağı vermeye çalıştığı belirtildi. "Doğan'ı, Hivda'yı, Sinem'i sokaklardan, verdikleri mücadelelerden vazgeçmeyişlerinden, Suruç'tan, gençlik eylemlerinden tanıyoruz. Devlet tarafından tutuklanan arkadaşlarımız yıllardır mücadele ettikleri, nefret politikalarına karşı sokaklarda oldukları için 'devlet tarafından fişlenen' arkadaşlarımız. Hukuki bir gerekçesi olmayan bu kararın politik gerekçelerini çok iyi anlıyoruz. LGBTİ+ hareket toplumsal muhalefetin doğrudan bir parçasıdır, bizlerin toplumsal muhalefetle bağını hukuksuz saldırılarınızla zedeleyemezsiniz. Ne SDGF ne SODAP ne de bu topraklarda mücadele eden kimse yalnız değildir, mücadelemiz ortaktır. Tutuklanan arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız" denilen açıklamada, LGBTİ+'larla dayanışan, sistematik nefrete karşı dayanışma gösteren tüm kurumlara teşekkür edildi.
'AİLE VE NEFRET YILINA KARŞI ONUR YILI'
Tüm bunların bilinçli bir yok etme ve imha politikasının parçası olduğu dile getirilen açıklamada, "LGBTİ+ nefretiyle örülen genel ahlak ve polis ablukasının, örgütlü mücadelemizle karşısındayız. Buradayız, birbirimize sarılıyoruz. Dayanışmadan ve mücadelemizden güç alıyoruz. Nasıl ki pazar günü bizi yürütmemek için yaptıkları saldırıların ardından arkadaşlarımız için Çağlayan Adliyesi önünde ablukaya alamadıkları bir kalabalığa dönüştüysek, bu sene de yapılanlardan sonra da kitleselleşen bir tepkinin parçası olacağız. Eşit, özgür, adil bir dünyada ısrarcıyız. Yaşamda ısrar ediyoruz ve tüm toplumsal muhalefetle birlikte aile ve nefret yılına karşı bu yılı Onur Yılı ilan ediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
KARA: HER YÜRÜYÜŞÜMÜZ ONUR YÜRÜYÜŞÜ OLACAK
Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara, LGBTİ+ların ve onlarla dayanışma içindeki kadın örgütlerinin, sosyalistlerin uzun yıllardır büyük bir saldırının muhatabı olduğunu belirtti. Bu saldırılara karşı LGBTİ+ların mücadelesini hep birlikte sahiplendiklerini belirten Kara, şöyle devam etti: "Devlet doğrudan bize bir mesaj veriyor: 'LGBTİ+'ları tek başına yalnız bırakacağız, siz de buna göre pozisyon alacaksınız' diyor. Bu yüzden Doğan, Hivda ve Sinem tutuklandı. Biz de buradan bir kez daha söyleyelim; LGBTİ+'ları yalnız bırakmayacağız. Bizim her yürüyüşümüz onur yürüyüşü olacak. Aile yılına karşı birlikte mücadele edeceğiz. Arkadaşlarımızın özgürlüğü için birlikte mücadele edeceğiz."
POLAT: NEFRETE KARŞI SOKAKLARDA OLMAYA DEVAM ETMELİYİZ
SGDF Eşbaşkanı Berfin Polat ise, yoldaşları Sinem Çelebi ve Hivda Selen'in bu topraklarda adalet arayan, saldırıya uğrayan herkes için sokaklarda olduğunu belirtti. Polat, şöyle devam etti: "Bizler tüm bu saldırılara karşı, nefrete karşı sokaklarda olmaya devam etmeliyiz. Özelikle de trans kadınlara, LGBTİ+lara yaşama izninin verilmediği, devlet tarafından yok sayıldığı, intihara sürüklenildiği, sokaklarının polisler tarafından basıldığı bir dönemde, 'yaşamda ısrar ediyoruz' demek, 'aile yılı' dedikleri yerde onur yılı demek mücadelede, direnişte ısrar etmenin bir karşılığının göstergesidir. Bizler de bu onur yürüyüşümüzün bir parçası, bir sürdürücüsü olmakta ısrar edeceğiz. Tıpkı yaşamda ısrar ettiğimiz gibi. Onlar Bakırköy'de bu yürüyüşü sürdürüyor, bizler de burada onların yanındayız. 15 gün önce Hivda tahliye olmuştu. Tekrar tutuklandı. İçeride direnişlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Buradan tekrar onları selamlıyoruz."