Tecrit politikalarına karşı Hakkari'de eylem yapıldı

Devrimci-yurtsever tutsakların üzerindeki tecrit politikasının sonlandırılması, hasta tutsakların ve infazı ertelenen tutsakların serbest bırakılması talebiyle ÖHD ve TUAY-DER Hakkari'de eylem yaptı. Tecrit politikasının Türkiye'nin demokratik geleceği ve toplumsal barış süreci açısından ciddi bir engel olduğuna dikkat çekilen eylemde Kürtçe ve Türkçe "Hasta tutsaklara özgürlük" pankartı açıldı.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Hakkari Şubesi ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER) Hakkari Temsilciliği, devrimci-yurtsever tutsaklara dönük tecrit politikalarının sonlandırılması, hasta tutsakların ve infazı ertelenen tutsakların serbest bırakılması talebiyle kent merkezinde basın açıklaması yaptı. Tecrit politikasının demokratikleşme ve toplumsal barışın önünde ciddi bir engel olduğu belirtilen açıklamada, Kürtçe ve Türkçe "Hasta tutsaklara özgürlük" pankartı açıldı. Eylemde sık sık, "Bijî berxwedana zindana", "Hasta mahpuslara özgürlük", "Tedavi haktır engellenemez" sloganları atıldı.
Açıklamada söz alan ÖHD Hakkari Şube Yöneticisi Ümit Savaşan, hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun sistematik şekilde ihlal edildiği bu koşullarda, adalet sisteminin ciddi bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Savaşan, "Cezaevlerinde binlerce hasta tutsağın tedavisini yürüten hastanelerin verdiği raporlar, Adalet Bakanlığı tarafından 'tam teşekküllü hastane' olarak kabul edilse bile, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından onaylanmadıkça geçerli sayılmıyor. ATK, hem yapısal olarak bağımsız ve tarafsız karar vermeye uygun değil hem de bürokratik işleyişi nedeniyle hasta tutukluların tedavi sürecini aylarca geciktiriyor. Bu durum ATK'yi fiilen bir tekel haline getirmiş durumda" dedi.
HAPİSHANELERDE 21'İ AĞIR 60 TUTUKLU VAR
Hapishanelerde yaşamını yitiren ve hastalıkları ilerleyen çok sayıda tutuklunun olması devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesi olduğunu belirten Savaşan, "Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Van F Tipi'nde 3, Van Yüksek Güvenlikli 11, Van T Tipi 3, Patnos L Tipi 13, Trabzon Beşikdüzü T 13, Rize Kalkandere L Tipi 8, Giresun Espiye L Tipi Kapalı Cezaevinde 9 olmak üzere toplam 60 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu tutsaklardan 21'inin durumunun ağır olduğu tespit edilmiştir" bilgisini paylaştı.
TAHLİYELER KEYFİ OLARAK ENGELLENİYOR
Hapishanelerde 'pişmanlık' dayatmasının tutuklular hakkında verilen kurul kararlarını olumsuz etkilediğini ve birçok tutsağın bu keyfi gerekçelerle şartlı tahliye gününde özgürlüğüne kavuşamadığını belirten Savaşan, açıklamalarına şöyle devam etti: "Ağır hasta mahpusların gecikmeden tahliyelerine karar verilmeli ve tedavilerinin dışarıda tamamlanması sağlanmalıdır. Türkiye cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır. İnfazı dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, hapishane idarelerinin veya İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek, özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. Van F Tipi 2, Van Yüksek Güvenlikli 3, Trabzon Beşikdüzü T Tipi 4, Rize Kalkandere L Tipi 4, Giresun Espiye L Tipi Cezaevinde 5 kişi olmak üzere toplam 18 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir" dedi.
'TECRİT BARIŞIN ÖNÜNDE ENGELDİR'
İmralı Hapishanesinde uygulanan mutlak tecride de dikkat çeken Savaşan, tecridin derhal sona erdirilmesi ve İnfaz Gözlem Kurulları'nın (İGK) keyfi uygulamalarına son verilmesi çağrısında bulundu. Savaşan, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrıyı hatırlatarak, “Sayın Öcalan'ın 'demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması' yönündeki ifadeleri, çözüm iradesinin açık bir göstergesidir. Bu iradeye yanıt verilmesi, Türkiye'de demokratikleşmenin ve barışın önünü açacaktır. Bu tecrit politikası, Türkiye'nin demokratik geleceği ve toplumsal barış süreci açısından ciddi bir engeldir. Hapishaneler başta olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Ancak bu şekilde hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilebilir" diye konuştu.