Öneren: Antifaşist güçler yan yana gelerek sokakta güçlü bir direniş odağı yaratabilir
Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, PKK'nin silahlı mücadeleyi sona erdirme kararının ortaya çıkardığı olanakları işçi sınıfı ve ezilenler lehine değerlendirme ihtiyacına işaret etti. Sürecin tek taraflı ilerlediği, iktidarın bugüne kadar herhangi bir adım atmadığını kaydeden Öneren, demokratikleşme meselesinin iktidarın inisiyatifine bırakılamayacağını söyledi. Öneren, sokakta antifaşist bir mücadelenin geliştirilmesi için yeni bir antifaşist odak yaratma ihtiyacına dikkat çekti.
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısı ve PKK 12. Kongresi'nde alınan kararların ardından gelişen sürece ilişkin röportaj dizimizde bugün Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren konuğumuz.
ETHA'nın sorularını yanıtlayan Öneren, sürecin sokakta antifaşist mücadelenin büyütülmesi için yeni araçların yaratılması ihtiyacına işaret ederek, birleşik devrimin Türkiye saçayağının örgütlenmesinin önemine dikkat çekti. Öneren'in sorularımızı verdiği yanıtlar şöyle:
OLANAKLARI İŞÇİ SINIFI VE EZİLENLER LEHİNE DEĞERLENDİRMELİYİZ
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve PKK'nin kongre kararlarıyla ortaya çıkan yeni süreçte emekçi sol güçler nasıl konumlanmalı? Belirsizliklerle dolu bu dönemde emekçi sol güçlerin öncelikli görevleri neler?
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve PKK Kongresi'nde alınan kararlarla birlikte Türkiye siyasetinin önemli bir dönüşüm sürecine girdiğini görmek gerekiyor. Her şeyden önce Kürt sorununun çözümü yeniden gündeme gelmiş oldu.
Bu anlamıyla Kürt sorununun çözüm sürecine girmiş olması, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi açısından önemli bir gelişmedir. Çözüm süreci Kürt halkının özgürlük mücadelesinin başarı kazanması, aynı zamanda Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler saflarında şovenizmin geriletilmesi anlamına gelecektir. İşçi sınıfı ve emekçiler safında sosyalizm mücadelesinin gelişim olanakları daha da güçlenecektir. Devrimci siyaset olarak bu olanakları işçi sınıfı ve ezilenler lehine değerlendirmenin doğru olacağını düşünüyoruz.
Öte yandan Kürtler tarafından bir takım adımlar atıldı. Ancak iktidar halen ipe un sererek gerekli adımları atmıyor. Kürt sorununun çözümü konusunda iktidarın kullandığı dil de çok sorunlu bir yerde duruyor. Hala meseleyi "terörsüz Türkiye" olarak koymaları, devletin bu süreci PKK'nin yenilgisi olarak görüp, bu temelde bir fırsata çevirme niyetinde olduğunu gözler önüne seriyor.
Elbette mesele sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan sahasında devam etmiyor. Aynı zamanda bölgesel anlamda önemli gelişmeler var. Bu gelişmeler Kürt halkına önemli fırsatlar sunabilir. İktidarın en önemli korkusu biraz da Kürtlerin Başur'dan sonra Rojava'da da yeni bir statü elde etmesidir. Bu yönüyle Türk devleti tarafından yapılan çağrılar, bir yönüyle de Kürtlerin kazanımlarına engel olma çabası içermektedir.
Biz Devrimci Parti olarak her zaman Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanında olduk ve onları destekledik. Bizler Kürt özgürlük hareketinin bu süreçten kazanımla çıkmasını ve mevcut örgütün zeminini koruyarak gelişmesinin destekçisi olacağız. Süreci bu noktaya getiren de Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve onunla beraber mücadele eden birleşik güçlerin ortak kararlılığı olmuştur. Süreci böyle koyduğumuzda esasen iktidarın lütfu değil, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesiyle, Türkiye'de demokrasi, barış ve özgürlük süreci gelişecektir.
GÜNCEL DEMOKRASİ MESELESİ İKTİDARIN İNİSİYATİFİNE BIRAKILAMAZ
Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler açısından Kürt sorununun çözüm sürecine girmesi, önemli bir gelişmedir. Bizler açısından işçi sınıfı ve emekçilerle daha güçlü bağlar kurmak için bu süreçler, en güçlü şekilde değerlendirilmelidir. Aynı zamanda iktidarın mevcut çalışma ve uygulamalarına baktığımızda şimdilik bir demokratikleşme işareti vermiyor. Daha çok baskıcı ve otoriter bir nitelikte faşizm politikaları, kendini güçlü bir şekilde gösteriyor. Eğer Kürt sorunu gibi bir meselede çözüm inisiyatifi oluşacaksa, bu süreç mutlaka diğer ezilen kesimlerin yaşamına yansıyan bir demokratikleşmeye tekabül etmelidir. İşçi sınıfının örgütlenme haklarında, kadınlara dönük yasalarda, emekçilerin yaşam koşullarında, sokakta hak ve özgürlüklerden yararlanma haklarında bir gelişme olmazsa, bu durum genel bir demokratikleşmeye denk gelmeyecektir.
Demokrasi halkın örgütlü mücadelesiyle gelişirse bir anlam kazanacaktır. Bu yönüyle iktidarın ne yaptığından öte, ezilen kesimlerin birlikte mücadelesiyle sokakta özgürlük, demokrasi ve sosyalizm sloganlarını yükseltmek tarihsel bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Güncel demokrasi meselesi iktidarın inisiyatifine bırakılamaz. Bu mücadeleyi işçi sınıfı ve ezilenler yükseltmelidir.
ANTİFAŞİST GÜÇLER YAN YANA GELEREK GÜÇLÜ BİR DİRENİŞ ODAĞI YARATABİLİR
Türkiyeli devrimciler, sosyalistler, emekçi sol hareket ve Devrimci Parti olarak siz bu süreci ilerletmek için nasıl inisiyatif alacaksınız? Demokratikleşme bakımından nasıl bir misyon üstleneceksiniz?
Öncelikle Kürt mücadelesinin yöntemine dönük değişiklikler, diğer mücadele faaliyetlerini de etkileyecektir. Özellikle Türkiye cephesinde işçi sınıfı ve emekçilere, Kürt halkının özgürlük talebinin haklılığını anlatabilmek zorlu bir görevdir. Mevcut haliyle ateşkes ve çatışmazlık durumu bu görevleri yerine getirme konusunda daha uygun bir ortam yaratacaktır.
Gezi direnişi de böyle bir dönemde gerçekleşmiştir. Ülkenin batı bölgesinde iktidara karşı demokratik tepkiler, ateşkes ve çatışmasızlık dönemlerinde daha rahat ve güçlü şekilde örgütlenebilmektedir.
İktidar tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve sonrasında tutuklanmasıyla devam eden bir süreç yaşandı. Bu süreçte iktidarın saldırıları karşısında 19 Mart tarihinden itibaren önemli bir halk muhalefeti gelişti. Bu muhalefet antifaşist nitelikte bir halk hareketidir. Gelişen hareket CHP'nin sınırlarını aştı. Biraz da onu belirli noktalarda daha net olma konusunda zorunlu bıraktı.
Bu hareket Gezi direnişi dönemindeki harekete benzer nitelikte bir harekettir. Tek farkı var, devrimci siyasetin de içinde olduğu devrimci güçler, Gezi dönemindeki kadar güçlü ve inisiyatif sahibi değiller. Hareket içerisinde bu kendini zaman zaman gösterdi.
Devrimci Parti bütün bu yönüyle, bütün antifaşist demokrasi güçlerinin ortak bir mücadele pratiğiyle faşizmin karşısına çıkmasını kritik önemde görmektedir. Bu bir devrimci demokrasi programı olabilir. Bu yönüyle en geniş antifaşist güçleri içeren bir mücadele programında yan yana gelinerek, güçlü bir direniş odağı yaratılabilir.
Devrimci Parti başta olmak üzere bütün devrimci, demokrat ve sosyalist kesimlere bu konuda önemli görevler düşmektedir.
SOKAKTA ANTİFAŞİST MÜCADELEYİ YARATACAK YENİ BİR ARAÇ YARATMALIYIZ
Türk işçi ve emekçilerinin demokratikleşme, Kürt halkının barış talebinin ortak mücadele aracı potası ne olabilir? Bu mücadele nasıl yürütülecek?
Şu an içinde bulunduğumuz durumda daha önceki dönemde kurulmuş bir takım araçlar var. HDK BMG, DEM Parti, işçi sınıfının ve emekçilerin demokrasi mücadelesi ile Kürt halkının barış mücadelesini birleştirmek için kuruldu. Ancak yaşanan süreçte bu görevlerin bir kısmını yerine getirirken, bir kısmını yerine getirme de sonuç alamadılar.
Özellikle siyasal süreç bu araçların güçlü hamle yapmasına uygun değildi. Bugün belki de bu süreci güçlü bir şekilde gerçekleştirecek yeni araçlar yaratılabilir. Bu anlamıyla demokrasi barış ve özgürlük mücadelesini egemen güçlerin insafına bırakmamak gerekmektedir. Özellikle sokakta antifaşist mücadeleyi büyütecek bir mücadele aracı yaratmak konusunda önemli bir çaba içerisinde olmalıyız. Bu çaba işçi sınıfı, kadınlar, Kürtler, emekçiler ve bütün ezilenleri görerek, bunları içeren bir mücadele programı temelinde gerçekleşirse daha anlamlı olacaktır. Bu yönüyle var olan ortak mücadele araçları daha işlevli hale de getirilebilir. Yeni araçlar da yaratılabilir. Bu durumu biraz önümüzdeki süreç belirleyecektir.
BİRLEŞİK DEVRİM FİKRİYATININ TÜRKİYE SAÇ AYAĞINI ÖRGÜTLEME FIRSATI
Peki emekçi sol güçler bugün yapılması gerekenleri, atılması gereken pratik adımları atacak kapasiteye, niyete, güce sahip mi?
Elbette 2015 yılından bugüne tekrardan kesintisiz bir şekilde gelişen kirli savaş süreci, bizlerin de içinde bulunduğu birleşik devrim hedefli güçlere dönük ciddi bir tasfiye saldırısı yürüttü. Bugün bu amaçlarına ulaşmak konusunda faşist güçler başarılı olamamıştır. Birleşik devrim hedefleyen güçleri, topyekun tasfiye edememiştir. Ancak bu güçlerin pozisyonuna dair ciddi bir zayıflatma yarattığını da görmek gerekiyor.
Yeni süreci bu yönüyle, işçi sınıfı ve emekçileri örgütleyerek, birleşik devrim fikriyatının Türkiye saç ayağında örgütlemek için büyük bir fırsat olarak değerlendirme görevi önümüzde durmaktadır. Türkiye devrimci hareketi, özellikle enternasyonalist bir sosyalist mücadele yürütme pratiğine sahip olan güçler, bu görevleri yerine getirecek tarihsel ve politik bilince sahiptir. Bu koşullar altında geriye kalan esasen örgütlenme ve politik enerjiyi açığa çıkarma meselesidir.