Jandarma tutsakların jinekolojik muayenesinde yaka kamerasını açıyor

Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinde hasta tutsakların hastaneye sevki sırasında kelepçe takılıyor, muayene boyunca uygulama sürdürüyor. (ÖHD) üyesi Avukat Külüğ, "Muayene sırasında kelepçeli tutulmanın yanı sıra jandarmanın odayı terk etmemesi uygulamasına ek olarak, en mahrem alan olan jinekoloji muayene odasında jandarmanın yaka kamerasıyla kaldığını öğrendik. Kadın mahpuslar buna itiraz etse de jandarmalar odadan çıkmayı kabul etmiyor" dedi.
Tutsaklara yönelik saldırılar sürüyor. Kelepçeli muayene dayatması, tekli ring araçlarında hastaneye gitmeye zorlanan tutsaklar, insanlık dışı bu uygulamaları reddettiği için tedavi hakkından mahrum kalıyor. Çok sayıda hak ihlalinin merkezi olan Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinde, askerler kadın tutsakların muayenesinde odada bulunuyor, yaka kamerasını açıyor.
'68 YAŞINDAKİ HASTA MAHPUS DELAL TEKDEMİR'İN İNFAZI UZATILDI'
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Gazel Külüğ, Bakırköy'de kadın tutsaklara yönelik hak ihlallerine ilişkin Jinnews'e konuştu. Delal Tekdemir, Mekiye Sönük ve Türkan Karadaşlı özelinde verilen infaz uzatma kararlarının infaz ve gözlem kurullarının varlığı, niteliği ve vasfı üzerine tekrar düşündürdüğünü belirten Külüğ, "Delal Tekdemir hakkında verilen kararla birlikte, idare ve gözlem kurullarının oldukça keyfi gerekçelerle tahliyeleri engellediğini ve gerekçelerin bilimsellikten uzak olduğunu görmüş olduk. Delal Tekdemir, 68 yaşında, hasta bir mahpustur. İki dizinden protez ameliyatı geçirmiş ve çoklu sağlık sorunları olan bir mahpustur. İdare ve gözlem kurulu kararlarında, okuma-yazma ve spor kurslarına katılmaması infaz uzatma gerekçesi yapılmış. Ancak Delal Tekdemir, lisans mezunu biridir. Lisans mezunu birinin okuma-yazma kursuna katılması beklenemez. Yine sportif aktivitelere katılmaması da kendisinden beklenemez; çünkü iki dizinden ameliyat geçirmiş, çok ciddi sağlık sorunları olan biridir. Delal Tekdemir aynı zamanda kurula çıkarılmadan hakkında infaz uzatma kararı verilen bir mahpustur. Bu nedenle savunma hakkı da engelleniyor" dedi.
'KURUL KEYFİ KARARLAR ALIYOR'
Tahliyeleri İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla engellenen Türkan Karadaşlı ve Mekiye Sönük'ün durumuna dikkat çeken Külüğ, şunları söyledi: "Türkan Karadaşlı da kurula çıkarılmadan infaz uzatma kararı verilen mahpuslardan biri. Kararların gerekçelerine baktığımızda; 'suça farkındalık göstermeme' ya da 'haklarını iyi niyetle kullanmama' gibi soyut, bilimsel dayanağı olmayan gerekçeler mevcut. Kararın önce verildiği, gerekçelerin ise sonradan oluşturulduğu izlenimi veriyor. Mekiye Sönük ise infazı uzatılan bir başka mahpus. Onun için gösterilen gerekçe ise ailesinden birinin cezaevi anılarının bulunması. Bu örnek, İdare ve Gözlem Kurullarının hukuki temel ilkelerden yoksun değerlendirmeler yaptığını ve keyfi kararlar aldığını açıkça ortaya koyuyor. Zira cezaların şahsiliği ilkesi gözetilmeden verilmiş bir karar söz konusu."
'TEMEL İNSAN HAKLARI İLKELERİNE AÇIKÇA AYKIRI'
Bakırköy'de tutsakların disiplin cezalarının infazının ertelenmesi ve geciktirilmesi yoluyla iyi hal değerlendirmesinin yapılmaması da başka bir infaz uzatma yöntemi haline geldiğine vurgu yapan Külüğ, "Bu kararların büyük bölümünde idare, takdir hakkını keyfi şekilde kullanıyor. Mevcut düzenlemelere göre disiplin cezasının kaldırılması için öngörülen bir yıllık sürenin başlangıcı, infazın bittiği günden değil; cezanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeli. Ayrıca, İnfaz Kanunu'nun 48. maddesinde kesinleşen disiplin cezalarının derhal infaz edilmesi öngörülüyor. Nitekim Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin emsal nitelikli kararında, mahpustan kaynaklanmayan sebeplerin mahpus aleyhine yorumlanamayacağı açıkça belirtilmiş durumda. Tüm bu düzenleme ve kararlara rağmen, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde mahpusların disiplin cezalarının infazı geciktiriliyor. Bu cezalar, hakim onayına geç sunuluyor. Tek kişilik koğuşların bulunmaması gerekçe olarak sunuluyor; ancak idareden kaynaklanan bu gecikmeler mahpusun aleyhine yorumlanmamalı. İdarenin bu kadar keyfi tutumlar sergilemesi ve kendine yeni bir pratik oluşturması, temel insan hakları ilkelerine açıkça aykırıdır" şeklinde konuştu.
'JANDARMA EN MAHREM ALANA YAKA KAMERASIYLA KALDI'
Külüğ, son olarak şunları söyledi: "Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'nde yaşanan hak ihlalleri yalnızca tahliye engellemeleriyle sınırlı değil. Kronik hale gelmiş sağlığa erişim hakkına müdahaleler de söz konusu. Müvekkillerimizle yaptığımız görüşmelerde, hasta mahpusların hastaneye sevki sırasında kelepçe takıldığını ve bu kelepçeli uygulamanın muayene boyunca sürdürüldüğünü öğrendik. Muayene sırasında kelepçeli tutulmanın yanı sıra jandarmanın odayı terk etmemesi uygulamasına ek olarak, en mahrem alan olan jinekoloji muayene odasında jandarmanın yaka kamerasıyla kaldığını öğrendik. Kadın mahpuslar buna itiraz etse de jandarmalar odadan çıkmayı kabul etmiyor. Bir diğer ihlal ise su sorunu. Havanın bu kadar sıcak olduğu bir dönemde kadın mahpusların suya erişimi engelleniyor. Sular ya kesiliyor ya da kirli veriliyor. Bizler bu sorunları gözlemlemek istiyoruz ancak idareyle görüşmeye dair yaptığımız başvurular genellikle cevapsız bırakılıyor. Bu da bize, uygulamaların keyfi olduğunu gösteriyor. Bu uygulamalar insan haklarına aykırıdır. Kötü muamele ve işkence yasağına aykırıdır. Kişinin özel hayatının gizliliğine aykırıdır. Mandela Kuralları'na aykırıdır. Ancak Bakırköy Hapishanesi'nde haklara erişim engelleniyor ve söz konusu ihlaller devam ediyor."