30 Mayıs 2025 Cuma

İstanbul Barosu yöneticisi Fırat Epözdemir tahliye edildi

4 ayı aşkındır tutsak edilen İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir, bugün görülen mahkemede tahliye edildi. Aylardır keyfi biçimde tutsak edildiğini kaydeden Epözdemir, "örgüt üyeliği" suçlamasının ikitdar bakımından kullanışlı bir alan olduğunu kaydetti.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir'in yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. 25 Ocak 2025 tarihinden bu yana tutsak edilen Epözdemir, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. 

Daha önce hakkında takipsizlik verilen davanın yeniden açılması sonucu Epözdemir  hakkında "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası" iddiasıyla 8 yıl 6 aydan 20 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti. Av. Epözdemir, yurtdışı dönüşü uçakta gözaltına alınarak tutuklanmıştı.

ÇOK SAYIDA KİŞİ MAHKEMEYİ İZLEDİ
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde sabah saatlerinden itibaren toplanan yüzlerce avukat, baro temsilcisi ve demokratik kitle örgütü, Türkiye Barolar Birliği'nin yanı sıra Türkiye'nin birçok ilinden baro başkanları Epözdemir'e destek için adliyeye akın etti. Yalnızca Türkiye'den değil, uluslararası baro temsilcileri ve hukukçular ile çok sayıda demokratik kitle örgütü de dayanışma amacıyla Çağlayan'a geldi. Avukatlar ve demokratik kitle örgütü temsilcileri duruşma salonuna sığmadı. 24. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunun yetersiz kapasitesi nedeniyle duruşma, 26. ve 35. Ağır Ceza Mahkemesi salonlarına kurulan ekranlar aracılığıyla da izlendi.

'BİRÇOK KESİMDEN ARKADAŞIMIZLA BAROYU KAZANDIK'
Söz alan avukat Fırat Özdemir, söz konusu iddianamenin hem kendini hem de İstanbul Barosu yönetimini hedef alan siyasi bir müdahale olduğunu söyledi. Epözdemir, "Tutuklanmamın iddianamede yer almayan gerçek sebeplerini öncelikle aktarmak isterim. 2024 yılında yapılan seçimlerde Baro Yönetimini 22 yıl sonra başka bir gruptan alarak kazandık. Türkiye'nin küçük bir ölçeğiydik. Türk, Laz, Çerkez, Kürt, Göçmen, Sünni, Alevi, Liberal, Demokrat, Ulusalcı, Sosyalist, Muhafazakar birçok kesimden arkadaşımızla birlikte baroyu kazandık. Her kesimden insanı temsil eden bir listeydi. Ben de vardım, Kürt kimliği ile bilinen biri olarak. Biz kazanınca dediler ki 'bu teröristler nasıl kazanır.' Orada bizi işlevsizleştirme çalışmaları başladı. Kürt kimliğiyle bilinen isimler olunca, bazı çevreler tarafından hedef haline gelmemiz kaçınılmaz oluyor" dedi.

'ÖRGÜT ÜYELİĞİ DAVASI KULLANIŞLI BİR ALAN'
Seçimlerin ardından başlayan karalama kampanyalarına da değinen Epözdemir, "Bu söylemlerin ardından, seçimin üzerinden daha iki ay geçmeden 21 Aralık'ta yaptığımız bir basın açıklaması gerekçe gösterilerek başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri hakkında savcılık tarafından aynı gün soruşturma başlatıldı" diye anlattı. Soruşturmanın usule aykırı şekilde başlatıldığını vurgulayan Epözdemir, Adalet Bakanlığı izni olmaksızın sürecin başlatıldığını, daha sonra bu iznin "telafi edici şekilde" sonradan alındığını hatırlattı. Savcılık sürecinin 7 Ocak'ta ifade vermeleriyle devam ettiğini ve 14 Ocak'ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu kez İstanbul Barosu yönetiminin görevden alınması için dava açtığını hatırlatan Epözdemir, "Bu tarihler rastlantı değil. Yönetim kurulunu görevden alma girişiminin tutmadığını görenler bu kez daha 'kullanışlı' bir alan arayışına girdi. Bu dava da işte o arayışın ürünüdür. Gerekçesi 'örgüt üyeliği' ve 'örgüt propagandası'. Bu davanın özü budur" dedi.

'BARO YÖNETİCİSİ OLDUĞUM İÇİN BU DAVA AÇILDI'
Baro içerisindeki farklı seçim gruplarının bu müdahaleye karşı ortak tutum aldığını söyleyen Epözdemir, "Tüm gruplar, 'Eğer bu gerekçeyle bir genel kurul çağrısı yapılırsa aday çıkarmayacağız, mevcut yönetimi destekleyeceğiz' dediler. Bu da siyasi müdahalenin planlarını boşa çıkardı" diye konuştu. Yüzlerce meslektaşının davayı takip ettiğini hatırlatan Epözdemir, "Şayet İstanbul Barosu yöneticisi olmasaydım bu dava da açılmazdı. Bu dosya, bir baro yöneticisinin kişisel geçmişinden çok, yürüttüğü görev nedeniyle karşılaştığı siyasi baskının ürünüdür" dedi.

'DÖNEMİN EN POPÜLER SUÇLAMASI HDK'
15 yaşından beri insan hakları hukukuyla ilgilendiğini, 26 Kasım 1993 tarihinde Tatvan'da dayısı İHD Temsilcisi Avukat Şevket Epözdemir'in katledilmesinden sonra insan haklarına ilgisinin daha da arttığını vurgulayan Epözdemir, İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'na "Hocam, niye bu insan haklarını bize öğrettiniz" dedi. HDK'ye yönelik suçlamalara dair de konuşan Av. Epözdemir, "İddianamedeki en önemli iddia HDK üzerinden geliyor. Bu son dönemin en popüler suçlaması oldu. HDK legal midir, illegal midir? Bunu bilmiyorum, ancak Emniyet fezlekelerinde yer alan HDK tüzüğüne baktım, illegal bir faaliyet görmedim. HDK 2011 yılında kurulmuş, bugüne kadar 13 genel kurul yapmış, tabelası ve genel merkezi olan bir yapı. Eğer bu yapı illegal ise neden hala faaliyetlerine izin veriliyor" diye sordu.

'SAVCI KENDİ YAZDIĞINA İNANMAMIŞ'
Savunmasında Sokrates'e de atıf yapan Epözdemir, "Sokrates'in savunmasını bilirsiniz. İlk duruşmada Meletos'a döner ve der ki: 'Bırak bizim inanmamızı, sen bile bu iddialara inanmıyorsun.' Maalesef bu iddianameyi yazan savcı da kendi yazdığına inanmamış" dedi. Savcının Cizre seyahatiyle ilgili iki iddiası olduğuna dikkat çeken Av. Epözdemir, "Birincisi, 'Diren Cizre' isimli WhatsApp grubunun HDK'nin talimatıyla kurulduğu. Biz 40 avukat bir seyahat organize edeceğiz, en temel şey nedir? Bir grup kurmak. Bir yemeğe giderken bile WhatsApp grubu kuruyoruz. Grubun ilk mesajında seyahat planlaması yazıyor. Dosyada tüm yazışmalar var, tek bir yasa dışı mesaj yok. Grubu sadece seyahati organize etmek için kurduk. Bunun için HDK'den talimat alacak insanlar değiliz. Peki delil nerede? Nerede bu talimat? Savcının ikinci iddiası, Cizre'ye HDK açıklamasından sonra gitmişiz. Oysa biz 9 Eylül 2015'te gitme kararı almışız, HDK'nin açıklaması ise aylar sonra yapılmış. Ayrıca bu açıklamaların tam metinleri dosyada yok. Anladığım kadarıyla bir kısmı HDK Eş Sözcülerinin kendi adına yaptığı bireysel açıklamalardır. Somut bir bağlantı yok. Bu soyut iddialarla tutuklandım, dava açıldı" ifadelerini kullandı. Av. Epözdemir, "Savcı diyor ki: 'HDK açıklamasından sonra kendi iradeni örgütün iradesine teslim ettin.' Benim iradem öyle basit bir irade değildir. Eğer bir gün irademi bir yere terk edersem, bu oğluma bırakılacak en kötü miras olur. Benim teslim edecek bir iradem yok. Örgüt üyeliği iddiası bir fotoğraf üzerinden kurulmuş. Oysa o fotoğraf, 7 Haziran seçim çalışmalarından. Ben o seçimde de sonrasında iki seçimde daha aday oldum. Yani bu bir siyasi faaliyettir. Demokratik haklar çerçevesinde yapılmış bir seçim çalışmasıdır" dedi.

KABOĞLU: SAVUNMA, HER YERDE VARDIR
Duruşmada söz alan İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Av. Epözdemir'in serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Kaboğlu, hem anayasal normlara hem de insan haklarına dayalı çok yönlü bir savunma sunarak, tutukluluğun hukuksuz olduğunu belirtti. Savunmasına "Sav, savunma, hüküm… Yargının üç kurucu unsurudur" sözleriyle başlayan Kaboğlu, "Karakoldan cezaevine kadar geçen her süreçte tek süje savunmadır, yani avukattır. Avukatların rolü ve önemi yadsınamaz. Ancak yönetimimiz dört aydır bir eksikle çalışıyor. Çünkü Fırat Epözdemir fiilen özgürlüğünden alıkonulmuş durumda. Bu durum hakkın özü açısından açık bir ihlaldir" dedi.

Epözdemir'in tutukluluğunun anayasal güvencelere aykırı olduğunu belirten Kaboğlu, "Demokratik bir ülkede özgürlük asıldır, sınırlama ise istisna. Anayasa'nın 13. maddesine ölçülülük ilkesi eklendikten sonra bu istisna daha da daraltılmıştır. Anayasa 19/3 de tutuklama şartlarının ne denli sıkı koşullara bağlandığını ortaya koyar. Fırat Epözdemir'in tutuklanması için bu şartlar oluşmamıştır" ifadelerini kullandı. Dava sürecinde usule aykırı uygulamalara işaret eden Kaboğlu, "Bu davadaki uygulamalar usule aykırıdır. Eğer usulü sürekli ihlal ediyorsanız, esasa ilişkin bir kuşkunuz var demektir. Zaten Fırat Epözdemir suçsuzluğunu ortaya koymuştur. Ancak keyfi bir biçimde özgürlüğünden alıkonulmaktadır. Bu durum Anayasa'nın 11. maddesiyle güvence altına alınan hukuk devleti ilkesine aykırıdır" şeklinde konuştu.

'BİZ İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSUYUZ'
Kaboğlu'nun ardından söz alan Muş Barosu Başkanı Av. Kadir Karacelik, özyönetim direni süresindeki tanıklıklarını aktararak, avukatların çatışma koşullarında dahi yaşam hakkı için devreye girdiğini şu sözlerle hatırlattı: "2015'te hendek olayları olarak bilinen süreç ilk olarak Muş'un Varto ilçesinde başladı. Elektrikler yoktu, iletişim kesikti. Sokağa çıkma yasağı vardı. Biz beş avukat olarak bir şekilde Muş Valisi'ne ulaştık. Vali sorumluluk aldı, girişimlerimiz sonucunda Varto'da can kaybı minimumda kaldı. Buna vesile olduk. Çünkü biz avukatız, çünkü biz insan hakları savunucusuyuz. Misyonumuz budur."

Karacelik, İstanbul Barosu gibi dünyanın en büyük barolarından birinin yönetiminde yer alan bir avukatın cezalandırılmaya çalışılmasının yalnızca bireysel değil, kurumsal bir yıpratma girişimi olduğunun altını çizdi: "Dünyanın en büyük barolarından birinin işlerliğini sekteye uğratmaya dönük bu girişimi üzüntüyle izliyoruz. Biz işkence gören, haksızlığa uğrayan insanlar için çaba gösteren bir mesleğin mensuplarıyız. Bu nedenle bizden terörist de çıkmaz, terör de."

'BU YARGILAMA NEYE DAYANIYOR'
Av. Fırat Epözdemir'in müdafii olan avukat Baran Doğan ise dosyada hiçbir somut delilin bulunmadığını vurguladı. Doğan, iddianamenin yalnızca kolluk tutanaklarına dayandığını ifade etti. Doğan, "İddianamede kolluk tutanakları dışında hiçbir delil yok. Bunlar masa başında hazırlanmış. Delil niteliği taşımıyorlar. Dijital materyal yok, arama kararları yok, HDK'nin yasa dışı faaliyetine dair hiçbir şey yok. Bu yargılama neye dayanıyor? Havanda su mu dövüyoruz" diye sordu.

HDK'nin İstanbul'un göbeğinde açık açık genel kurullar gerçekleştirdiğini, bu yapının yasa dışı olduğuna dair herhangi bir kanıt sunulmadığını belirten Doğan, "PKK da gelip genel kurul yapsın o zaman, bu mümkün mü? Eğer bu yapıya bu serbestlik tanınıyorsa, bu HDK'nin illegal olmadığını gösterir. Devlet yurttaşına tuzak kurmaz" dedi.

'SORUŞTURMA İZNİ ALINMADAN BÖYLE BİR YARGILAMA OLMAZ'
Soruşturmanın başından itibaren savcılığın yetki aşımı yaptığını, Anayasa'ya ve ilgili mevzuata göre bir kamu görevlisi olan baro yönetim kurulu üyesi hakkında soruşturma açılmadan önce izin alınması gerektiğini söyleyen Doğan, "Bu süreç zaten baştan hukuka aykırıdır" ifadelerini kullandı.

İdidianamenin çeliştiğini belirten Doğan, "Bu delillerle mi yargılama sürdürülecek? Savcı taraf gibi davranıyor" diyerek, avukatlık mesleğinin cezalandırıldığını kaydetti. 

'ORTAÇAĞ KARANLIĞINDA YARGILAMA YAPILIYOR'
"Tarihte hiçbir iktidar, 'Ben bu kişiyi avukatlık faaliyetleri nedeniyle yargılıyorum' dememiştir. Şimdi ise gazetecileri, siyasetçileri, avukatları toplu toplu gözaltına alıyorlar ama 'gazetecilikten değil', 'avukatlıktan değil' diyorlar. O zaman niye alıyorsunuz?" diyen Doğan, avukatlık mesleğinin cezalandırılmaya çalışıldığını belirtti.

Dosyada yargılamayı haklı kılacak hiçbir unsurun bulunmadığını ve adil yargılanma hakkının sistematik şekilde ihlal edildiğini ifade eden Doğan, "Ortaçağ karanlığında mı yargılama yapıyoruz?" diye konuştu

Savcısı, Epözdemir'in tutukluluğun devamı yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti, Epözdemir'in tahliyesine karar verdi.