24 Mayıs 2025 Cumartesi

'Hapishanelerdeki keyfi uygulamalara derhal son verin'

Marmara Bölgesindeki hapishanelerde bulunan hasta ve tahliyesi engellenen tutsaklara ilişkin yapılan açıklamada, PKK lideri Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve hapishanelerdeki keyfi uygulamalara son verilmesi istendi.

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi ve Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER), Marmara Bölgesindeki hapishanelerde bulunan hasta ve tahliyesi engellenen tutsaklara ilişkin Şişhane Meydanında basın açıklaması yaptı. "Hasta mahpuslara özgürlük, infaz yaklamalara son" pankartının açıldığı eylemde, "Siyasi tutsaklar onurumuzdur", "Bıji berxwedana zındana" sloganları atıldı. Açıklamaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), İnsan Hakları Derneği (İHD), Suruç Aileleri İnisiyatifi, MATUHAYDER, avukatlar, siyasi parti ve çok sayıda kişi katıldı. 

Açıklama Kürtçe ve Türkçe okundu. Açıklamanın Türkçesini MATUHAYDER Eşbaşkanı Nurten Karagöz okudu. Karagöz, hapishanelerde uygulanan ağır tecridin, keyfi infaz uygulamaların, hasta tutsakların sağlığa erişim ve yaşam hakkının ihlalinin ve özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimiyle sürdürülen insanlık dışı uygulamaların, insan haklarına dayalı hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını söyledi. Karagöz, hukukun üstünlüğü ve insan onurunun sistematik biçimde ihlal edildiği bu koşullarda, adalet sisteminin büyük bir meşruiyet krizinde olduğunu ifade etti.

'ATK BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ KARAR VERMEYE ELVERİŞLİ DEĞİL'
Hapishanelerde binlerce hasta tutsağın tedavisini yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadıkça geçerli olmadığını ve ATK'nın bir tekel haline geldiğini söyleyen Karagöz, "Adli Tıp Kurumu, yapısı itibariyle tarafsız ve bağımsız karar vermeye elverişli olmadığı gibi, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir. Bu yaklaşım, AİHM'in karalarında tanımladığı üzere, işkence veya insanlık dışı muamele olarak değerlendirilmektedir. Nitekim, yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır" dedi.

MARMARA HAPİSHANELERİNDE DURUM PAYLAŞILDI
Marmara Bölgesindeki hapishanelerde yüzlerce hasta tutsağın olduğunu söyleyen Karagöz, hapishanelerdeki durumu paylaştı: "Bunlardan hastalık durumu ağır olan Edirne F Tipi Hapishanesinde 2, Karatepe (Çorlu) Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde 2, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 4, Marmara 5 Nolu L Tipi Hapishanesinde 3, Bakırköy Kadın Hapishanesinde 3, Metris R Tipi Hapishanesinde 2, Gebze Kadın Hapishanesinde 4, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 4, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde 2, Sakarya 2 Nolu L Tipi Hapishanesinde 2 ve Bolu F Tipi Hapishanesinde 19 olmak üzere toplamda 47 mahpus bulunmaktadır. 

"Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır.

"Koşullu salıverilme süreleri dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, infazlarının yakılmış olması sebebiyle veya İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. Edirne F Tipi Hapishanesinde 1, Karatepe (Çorlu) Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 1, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesinde 14, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde 8, Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinde 11, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde 3, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde 1, Marmara Kapalı (9 nolu) Hapishanesinde 2, Düzce T Tipi Hapishanesinde 3, Maltepe 2 Nolu L Tipi Hapishanesinde 7 ve Bolu F Tipi Hapishanesinde 42 olmak üzere toplam 93 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir. Özellikle bu hapishanelerden Bolu Hapishanesinde istisnasız tüm mahpusların idare ve gözlem kurul kararları 'pişmanlık duymamak, örgütten ayrılmamak, kitap okumamak' vb. mesnetsiz ve keyfi gerekçelerle olumsuz sonuçlanmakta ve hiçbir mahpus şartlı tahliye gününde özgürlüğüne kavuşamamaktadır. Öyle ki 7. veya 8. Kere kurula çıkan mahpuslar dahi matbu gerekçelerle tahliye edilmemektedir. Benzer şekilde Tekirdağ Hapishanesi'nde de birçok mahpus, koşullu salıverilme tarihi gelmesine rağmen kurulun keyfi kararları ile tahliye edilmemektedir. Yine Bakırköy Kadın Hapishanesinde adeta düşman ceza hukuku mantığıyla hareket edilerek koşullu salıverilme tarihlerine kısa bir süre kalan kadın mahpuslara kasıtlı olarak hücre cezaları verilmekte ve bu gerekçeyle iyi halli sayılmayarak kurula dahi çıkarılmadan tahliyeleri engellenmektedir."

'İDARE VE GÖZLEM KURULUNUN KEYFİ UYGULAMALARINA SON VERİLMELİ'
Bu hapishanelerde tahliyenin istisnaya, kuralın ise hakkın engellenmesine dönüştüğünü söyleyen Karagöz, "İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. Kuralsız ve keyfi şekilde uygulanan infaz politikaları, devletin cezalandırma gücünü sınırsız bir şekilde kullanmasına olanak tanımakta, bu da temel hak ve özgürlüklerin açıkça gasp edilmesi anlamına gelmektedir. İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir" dedi.

'İMRALI TECRİTİ KALDIRILSIN'
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı çağrıyı hatırlatan Karagöz, "Demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye'nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve sayın Öcalan'ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür" diye konuştu.

Karagöz, şöyle devam etti: "Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz."

'DÜŞMAN HUKUKU UYGULANIYOR'
Ardından açıklamada söz alan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Hasta tutsaklar tıp etiğinden yoksun raporlarla hapishanelerde tutulmaya devam ettiğini söyledi. Keskin, "Bu bir düşman hukuku uygulamasıdır. İnfaz yakmalar, tecrit düşman ceza hukuku uygulamasıdır. Umut hakkının uygulanmaması şu ana kadar gerekli düzenleme yapılmadı. AİHM kararı gereği uygulanmalı. Türkiye Cumhuriyeti devletini imza attığı sözleşmelere uygun davranmaya çağırıyoruz" dedi.

ÖRGÜTLÜ VE BİRLEŞİK MÜCADELE ÇAĞRISI
Dem Parti İstanbul milletvekili Kezban Konukçu, "Demokratik toplum ve barış inşası için bir süreç başladı. Bu sürecin ete kemiğe bürünebilmesi için bazı adımların atılması gerekiyor. Bu adımlardan en önemlisi siyasi tutsakların ve hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması, bu alandaki hukuksuzlukların ortadan kaldırılması gerekiyor. Demokratik toplumu ve barışın inşa edilebilmesi için toplumun örgütlü olması ve birlikte mücadele etme zemini güçlendirmesi gerekiyor. ortak ve birleşik mücadele ile demokratik toplum ve barışı inşa edebileceğimizin sözünü vermek istiyorum" dedi.