15 Ağustos 2025 Cuma

Doğan: Siyaseti yargı ile dizayn etme fikrinden vazgeçilmeli

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Yargı eliyle siyasete müdahale etmek ya da siyaseti yargı eliyle dizayn etmeye çalışmak bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bu tutumdan, bu yaklaşımdan, bu zihniyetten yalnızca vazgeçmek gerekmiyor; bununla mücadele etmek de gerekiyor" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin Ankara'da bulunan genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi.

Beyoğlu Belediyesi'ne dönük operasyona tepki gösteren Doğan, bu türden operasyonların doğrudan seçmen iradesine müdahale olduğunu söyledi. Bu operasyonların hukuki gerekçelerle yapılmadığını kaydeden Doğan, "Yargı eliyle siyasete müdahale etmek ya da siyaseti yargı eliyle dizayn etmeye çalışmak bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bu tutumdan, bu yaklaşımdan, bu zihniyetten yalnızca vazgeçmek gerekmiyor; bununla mücadele etmek de gerekiyor. Burada da köklü bir değişim ve dönüşüme ihtiyaç olduğunu yine DEM Parti adına ifade etmek isterim. Bir an evvel bu hukuksuz uygulamalar son bulmalı" dedi.

Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğini belirten Doğan, bu nedenle Kürt sorununda çözüm iradesinin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini kaydetti. Barış ve Demokratik Toplum sürecinin en önemli ayaklarından birinin meclis komisyonunun çalışmaları olduğunu ifade eden Doğan, bu çalışmaların hedefine ulaşabilmesinin bazı gerekliliklere bağlı olduğunu söyledi.

'EN KRİTİK BAŞLIK SÜRECİN YASAL ZEMİNE OTURTULMASI'
Doğan, şöyle devam etti: "En kritik başlık, bu sürecin en başından beri ifade ettiğimiz başlık da sürecin bir yasal zemine oturtulması. Elbette komisyonun iş başında olması, yola koyulması, burada çoğulculuk ilkesinin gözetilmesi, bütün siyasi partiler tarafından kabul edilmesi; kararların, usulün, yöntemin, işleyişin mutabakatla sağlanıyor olması; mutabakat arayışının komisyonun vazgeçilmez bir ilkesi haline dönüşmesi... Tüm bunlar çok olumlu ve çok memnuniyet verici. Ancak bu öngörülen süre ve sürecin yasal zemine oturtulması, bu zeminin hukuki düzenlemelerle desteklenmesi demokratik siyaset ve toplumsal barışın olmazsa olmazları. Bunlar ancak eşitlik, adalet ve özgürlükle sağlanabilir. İşte onlar için de eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilecek yasal düzenlemeler ve buna ilişkin çalışmalar beklentimiz."

'TOPLUMSALLAŞMAYI EN AZ ŞEFFAFLIK KADAR ÖNEMSİYORUZ'
Komisyonun toplumun farklı kesimlerine ulaşılmasına ilişkin kritik bir rol oynayacağını belirten Doğan, gelecek hafta komisyonun farklı kurumları dinlemeye başlayacağına işaret etti. Doğan, şöyle devam etti: "Biz toplumsallaşmayı en az şeffaflık kadar önemsiyoruz ve bunların birbirinden ayrılamaz olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de çok sayıda insan çatışma çözümü çalışmak durumunda kaldı. Türkiye'de yaşanan ve onlarca yıl süren çatışma dönemi dolayısıyla ya da başka sebeplerle. Bundan doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen insanlar var. İşte bu deneyimler çok kıymetli deneyimler Türkiye için. Bir daha asla yaşanmasın diyebilmemiz ve bunun yol haritasını oluşturabilmemiz için bu deneyimler çok kıymetli. O yüzden parti olarak çağrımızı yineliyoruz: Lütfen partimizle bu konuda irtibata geçin. Yazılı olarak iletmek istediğiniz her şeyi bize iletebilirsiniz."

'ÜSTENCİ VE TEHDİTKAR DİLLE TOPLUMSAL BARIŞA KATKINIZ OLMAZ'
"Siyasi partilerden, kurum ve kuruluşlardan, sürece dair sorumluluk alan ve karar verici pozisyonda olanlardan bu toplumun beklentisi tartışmasız bir biçimde ciddiyet, kararlılık, yapıcı tutum, gerçekçi yaklaşım, özveri ve sahici bir çabadır" diyen Doğan, öte yandan hala güvenlikçi refleksleri canlandırmaya hevesli insanlar olduğunu söyledi. Bu zihniyet karşısında mücadelenin süreceğini ifade eden Doğan, "Türkiye'nin yeni bir söyleme, yeni bir dile ihtiyacı var. Buna uygun bir yola ihtiyacı var Türkiye'nin. Bu mümkünken, böylesi stratejik bir zamanda başka bir dilde ısrarı izah edemezsiniz. O yüzden tekrar uyarıyoruz: Yazarından bakanına, televizyon yorumcusundan köşe yazarına kadar, bu kadar üstenci ve tehditkar bir dille toplumsal barışı sağlamaya katkınız olmaz. Sizi bu tarihsel zamanda sorumluluk almaya davet ediyoruz" dedi.

Doğan, ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

'ANA MUHALEFET PARTİSİNİN ROLÜ ÖNEMLİ'
Bir gazetecinin "Yani önümüzdeki dönemde şöyle bir adım görürsek şayet Cumhuriyet Halk Partisi hem komisyondayız hem de bize yönelik operasyonlar devam ediyor. O zaman biz masadan kalkarız gibi bir tutum olursa zira komisyondaki bir önceki toplantıda da operasyonlara dikkat çektiler. Bu durumda DEM Parti'nin tutumu nasıl olur" sorusuna Doğan, "Böyle bir olasılık söz konusu mu bilmiyoruz. Ancak gördüğümüz kadarıyla böyle bir olasılık söz konusu değil. Olmamasını isteriz tabii ki. CHP'nin komisyonda bulunmasının ve çoğulculuk ilkesinin önemini defalarca anlattık biz zaten. Burada özellikle de CHP'nin neden bulunması gerektiğini de aylarca söyledik. Yalnızca bu çözüm arayışında değil, bundan önceki çözüm arayışlarında da ana muhalefet partisinin rolü önemli. Bu tür süreçlerde oluşturabileceği sürükleyici ve olumlu etkinin toplumsallaşmadaki katkılarını çok değerli buluyoruz" ifadelerini kullandı.

'DEMOKRATİK SURİYE RİSK DEĞİL FIRSATTIR'
Başka bir gazetecinin "Suriye'deki bu tabloyu Türkiye'deki süreç için bir risk olarak değerlendiriyor musunuz" sorusuna da yanıt veren Doğan, "Türkiye'de çözüm ararken, Suriyeli Kürtlerle de özellikle tarihi ve kalıcı bir uzlaşının arayışında olmalı Türkiye. Böyle bir politika yürütmeli. Dolayısıyla Suriye'de Kürtlerin kazanımları, halkların kazanımları, Suriye'de demokratik bir Suriye'nin oluşumu, bugüne kadar ki kazanımların korunabilmesi bir risk değil, olsa olsa fırsata dönüştürülebilir Türkiye açısından. Türkiye burada nasıl bir pozisyon alacağına yine stratejik bir kararla yaklaşmalı. Yani bir yandan Türkiye'de tarihsel bir eşiğin kalbinde olacaksınız ve bunun bölge açısından etkilerinden bahsedeceksiniz, Ortadoğu'nun ateş çemberinde olduğunu söyleyeceksiniz ve bu ateş çemberinden korunmanın yolunun daha çok demokrasi, eşitlik ve barış olduğu iddianız olacak; öte yandan başka bir yaklaşım sergileyeceksiniz. Bu bir paradoks. Bir kere bu paradokstan vazgeçmek ve bu yaklaşımı değiştirmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

'FİDAN, SÜRECE UYGUN BİR DİL KULLANMIYOR'
Doğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın QSD yönelik açıklamalarını da değerlendiren Doğan, "Sürece uygun bir dil kullanmıyor Dışişleri Bakanı. Sürecin başından bu yana Dışişleri Bakanının açıklamalarına bakınız. Kullandığı dile, dil tercihine, sürekli tehditkar yaklaşımına bakınız. Özellikle Suriye meselesinde aldığı pozisyona, koyduğu mesafeye, kimlerle nasıl bir yakınlık kurduğuna, ortak basın toplantısında kullandığı dile de dikkat çekeyim bu arada. Demagoji yapmayı tercih ettiğini düşünüyoruz Hakan Fidan'ın. Bu buyurgan kibirli dil ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir. Bu dilden vazgeçmeye çağırıyoruz kendisini" dedi.