13 Ağustos 2025 Çarşamba

Arif Çelebi yazdı | Trump yolu (Zengezur): Savaş yoluna döşenen yeni bir 'barış' taşı

Diğerleri bir yana, İran ve Rusya'nın "Trump yolu"nun bu denizden geçmesine onay vermeleri düşünülemez. Bu, öncelikle İran'ın safdışı bırakılması ve Rusya'nın mecbur edilmesiyle mümkün olabilir. Görülüyor ki nereden bakılırsa bakılsın bu bir barış yolu değil, bir savaş yolu olmaya adaydır. Kapitalizm, içine sürüklendiği varoluşsal kriz bataklığında çırpındıkça biraz daha batıyor; yeniden paylaşım savaşı ipine tutunarak bu bataklıktan çıkmaya çalışıyor.

"Barış" ve "ittifak", her iki dünya savaşından önce üzerinde en çok söz söylenen başlıca terimlerdi. Aslında bütün bu "barış" ve "ittifak" arayışları, olası büyük bir savaşta kimin hangi tarafta yer alacağını belirleme amacını taşıyordu.

Her iki dünya savaşından önce kağıtlar yeniden karılıyor ve "barış" adı altında saflar yeniden belirleniyordu. Dünyayı yeniden paylaşmak için emperyalist kamplar saflarını tahkim ediyordu.

Emperyalist küreselleşme ile oluşan "barış içinde ticaret" rüyası şimdilerde bir kabusa dönmüş durumda. Varoluşsal kriz içindeki kapitalist emperyalizmde çelişkiler keskinleşiyor, kapitalist devletler arasında bloklaşma ve saflaşma giderek belirginleşiyor. Bugün de dünya iki büyük kampa bölünmüş durumda.

Çin-Rusya-İran blokuna karşı ABD, İngiltere ve AB'nin önde gelen iki ülkesi olan Almanya ve Fransa'nın başını çektiği, İsrail'in de dahil edildiği blok. Birincide Çin, ikincide ABD belirleyici konumda.

Trump liderliğindeki ABD emperyalizmi, kendi komutası altındaki kampı kendi liderliği etrafında merkezileştirmek, bir çeşit faşist imparator olarak hareket etmek istiyor, geri kalan ülkeleri de saflaşmaya zorluyor. Bir yandan Çin-Rusya-İran blokunu yarmaya, aralarındaki bağlantıyı koparmaya; diğer yandan bu blok ekseninde olan ya da tarafsız kalan ülkeleri imparatorluğunun vasalları haline getirmeye çalışıyor. İran'ı yalnızlaştırarak ezme, Rusya'yı durdurma ve geri itme, Çin'i çevreleyerek içten çökertme ya da teslim alma stratejisini uyguluyor.

Emperyalist dünya tekelleri ve devletleri için tedarik zincirinin kontrolü ve nadir elementlere doğrudan ulaşım, rekabet savaşında büyük önem taşıyor. Tedarik zincirinin kontrolü, ticaret yollarına hakimiyet; nadir elementlere doğrudan ulaşım ise üretim sürecinin günümüzdeki en kritik halkasını tutmak demek. Bilindiği gibi günümüzde akıllı telefonlardan elektrikli otomobillere kadar temel tüketim maddelerinin üretiminde nadir elementler kullanılıyor. Bu elementlere sahip olanlar, üretim sürecine de hakim oluyor.

Yukarıdaki siyasi strateji, bu ekonomik çıkarların siyasi ifadesinden başka bir şey değil.

ABD'nin içinde olduğu bütün savaşlar gibi bütün barış antlaşmaları da bu strateji bağlamında ele alınmalıdır.

Trump bugünlerde tam da böyle bir "barış" serisi peşinde.

Bu stratejiye bağlı olarak Trump'ın başını çektiği "barış" girişimleri art arda geliyor.

Esad'ın Suriye'den kaçması sonrasında Şam'ın Heyet Tahrir el-Şam'a (HTŞ) teslim edilmesiyle Rusya ve İran buradan çıkarılmış oldu. ABD, İsrail'i Ortadoğu'nun jandarması olarak atamış durumda. Trump, Ortadoğu'daki bütün ülkeleri İsrail'e boyun eğmeye zorluyor ve bu zorlamaya "barış" adını veriyor. Hamas'ı teslimiyete zorlayarak Gazze soykırımını "barış" olarak pazarlamak istiyor. Hizbullah'ı kendi kendini imha ya da imha edilme seçeneklerinden birini kabule mecbur bırakmaya "barış" diyor. Rojava Özerk Yönetimi'ni HTŞ içinde eritme girişimi, Öcalan ile Türk devleti arasındaki "süreç" de bu türden "barış" arayışlarının bir türü.

Ukrayna-Rusya barışı henüz gerçekleşmedi, buna karşın Hindistan-Pakistan arasında barış yapıldı. Trump sadece barıştırmıyor, bu devletleri kendi hegemonyası altında tam itaate mecbur bırakıyor. Hindistan, Rusya ile ilişkilerini zayıflatmadı diye ona hemen gümrük vergisi cezası kesti. "Trump barışı" her devleti saflaşmaya zorluyor. Ermenistan ve Azerbaycan arasında varılan anlaşma bunlardan biri.

8 Ağustos'ta Trump'ın himayesinde Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ön anlaşma imzalandı. Anlaşma ile iki ülke arasında uzun yıllardır süren savaş haline son veriliyor. Buradan bakınca iki ülke arasında bir barış anlaşmasının imzalanmış olmasının bu ülke halkları için iyi bir gelişme olduğu söylenebilir.

Anlaşma sadece iki ülke arasındaki savaşa son vermiyor, ABD emperyalizminin bölgeye doğrudan girişine olanak tanıyor.

Nahçıvan'ı Ermenistan üzerinden Azerbaycan'a bağlayan Zengezur koridorunun açılması kararlaştırıldı. Bu güzergah, İran'la Ermenistan'ın sınırından geçiyor. Bu yola Uluslararası Barış ve Refah için Trump Yolu (TRIPP) adı verildi. Koridor 99 yıllığına ABD'ye kiralandı. ABD şirketleri yolu işletecek ve denetleyecek. Yolun güvenliğini ABD sağlayacak. Koridordan demir yolu, iletişim, petrol ve gaz boru hatları geçecek.

43 km'lik bu yola neden bu denli büyük anlamlar biçiliyor?

Bu, ABD için çok karlı bir yatırım olmasının ötesinde, stratejik bir kazanım.

Bu koridorla Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye üzerinden yeni bir ticaret ve ulaşım yolu açılmış olacak, bu yolun kontrolü ABD'de olacak. Bu da Rusya ve İran'ın devre dışı bırakılması, her iki ülkenin Avrupa ile olan ticaret yolları üzerindeki etkisinin zayıflatılması anlamına geliyor. Aynı zamanda Çin'in Kuşak ve Yol Projesi'ne de bir darbe indirilmesi amaçlanıyor.

Diğer yandan bu koridordaki kontrolü sayesinde ABD, Güney Kafkasya'ya doğrudan girmiş olacak. Bu anlaşma ile Azerbaycan ve Ermenistan, ABD ve AB blokuna çekiliyor. ABD'nin bölgedeki doğrudan varlığı, aynı zamanda Orta Asya ülkelerine de Rusya ve Çin'den uzaklaşmaları için verilen güçlü bir mesaj anlamına geliyor.

Daha da önemlisi, ABD bölgedeki varlığı sayesinde İran'ı kuzeyden denetleme imkanı elde edecek.

İran, beklendiği gibi ABD'nin bu girişimine sert bir tepki verdi. Hamaney'in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, "Güney Kafkasya sahipsiz bir bölge mi ki Trump onu kiralayacak? Güney Kafkasya, dünyanın en hassas coğrafi noktalarından biridir ve bu geçit, Trump'ın mülkü olacak bir koridor değil, Trump'ın paralı askerleri için bir mezarlık olacaktır" dedi.

İran'ın tepkisinden de anlaşılacağı gibi "barış" daha şimdiden yeni savaşları tetikliyor. Aslında bu "barış"ların her biri, 3. Dünya Savaşına doğru döşenmiş taşlardır. Kapitalizmin varoluşsal krizi iktisadi olduğu kadar siyasi ve ideolojik bir krizdir. Bu krizin irili ufaklı savaşlar ve barışlar sonunda bir büyük savaşa yol açması kaçınılmazdır. Kapitalist dünya, başta da en güçlü olan emperyalist devletler olmak üzere büyük savaşa hazırlanıyor. "Barış" antlaşmaları bir saflaşma girişiminden öte bir anlam taşımıyor.

Zengezur Koridoru ile bağlanacak ticaret yolu, Hazar Denizi'nden geçerek Orta Asya'ya varabilir. Hazar Denizi'ne kıyısı olan ülkeler onay vermedikçe denizi geçmek mümkün değil. Azerbaycan'ın dışında İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan bu denize kıyısı olan ülkeler. Diğerleri bir yana, İran ve Rusya'nın "Trump yolu"nun bu denizden geçmesine onay vermeleri düşünülemez. Bu, öncelikle İran'ın saf dışı bırakılması ve Rusya'nın mecbur edilmesiyle mümkün olabilir. Görülüyor ki nereden bakılırsa bakılsın bu bir barış yolu değil, bir savaş yolu olmaya adaydır. Kapitalizm, içine sürüklendiği varoluşsal kriz bataklığında çırpındıkça biraz daha batıyor; yeniden paylaşım savaşı ipine tutunarak bu bataklıktan çıkmaya çalışıyor.

Trump, günümüzdeki kapitalizmin varoluşsal krizinin yarattığı bir kişilik. Onun faşist imparatorluk özlemi, kendine yakın devletleri dahi vasallaştırma isteği, mafyatik sömürgeleştirme girişimleri, ülkeleri haraca bağlaması, son "barış" antlaşmasında olduğu gibi fırsattan faydalanarak Zengezur Koridoru'na çökmesi, kapitalizmin varoluşsal krizinin Trump nezdinde siyasi ve ideolojik çürümesinin temsilidir. Trump, burjuvazinin gerçek yüzüdür. Onu Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterenler şaka yapmıyor çünkü onlar da aynı bataklık içindeler.