5 kentte kayıp eylemleri: Mücadele sürecek

İHD ve kayıp yakınları, Diyarbakır, İzmir, Dersim, Batman ve Hakkari'de yan yana gelerek, gözaltında kayıpların akıbetinin açıklanması, adaletin sağlanması çağrısı yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, gözaltında kayıplar mücadelesinin 30. yılında Diyarbakır, İzmir, Dersim, Batman ve Hakkari'de yan yana gelerek, gözaltında kayıpların akıbetinin açıklanması, adaletin sağlanması çağrısı yaptı.
DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 851'inci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve çok sayıda kişi eyleme katıldı.
ESP Parti Meclisi üyesi Beycan Taşkıran, "Onurlu barış yüzleşmekten geçiyor. Adalet olmadan, özgürlük olmadan, barış olmaz. Bu mücadele hepimizin mücadelesidir" diye kaydetti.
HATİMOĞULLARI: BÜTÜN KAYIPLAR BULUNMALI
Onurlu barış mücadelesini vermeye devam edeceklerini belirten DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Bütün kayıplar bulunmalı, faili meçhuller açığa çıkarılmalıdır. Bu hakiki yüzleşme gerçekleşmelidir. Ailelerden, toplumdan, bedel ödeyen herkesten resmi ağızdan özür dilenmelidir. Bunun devletin tutanaklarına girmesi önemlidir. Ancak böyle bu acılar bir dirhem de olsa hafifler. Ancak böyle gerçek barış sayfası açılmış olur" diye konuştu.
HASAN OCAK'IN HİKAYESİ
Gözaltında kayıplar mücadelesinin simge ismi Hasan Ocak'ın hikayesini Fırat Akdeniz kamuoyuyla paylaştı. 21 Mart 1995'te gözaltına alınan Hasan Ocak'ın İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldüğünü aktaran Akdeniz, "Burada başında Bayram Kartal'ın olduğu TİM-3 tarafından işkenceye maruz bırakılır. İstanbul Tem Şube'de Hasan Ocak ile aynı zamanda gözaltında bulunan iki kişi onu karakolda gördüklerine tanıklık eder. Gözaltında bulunan başka 2 kişi de Hasan Ocak'ın ismini parmak izi listesinde gördüklerini açıklar. Yine, başka bir tanık ise şubede bir hareketlilik olduğunu, polislerin 'Hasan Ocak getirildi' diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyler" ifadelerini kullandı.
'DEVLET MÜCADELE SONUCU AÇIKLAMAK ZORUNDA KALDI'
Hasan Ocak'ın ailesi ve İHD'nin yaptığı başvurulardan hiçbir sonuç alamadığını belirten Akdeniz, "Türkiye'yi ayağa kaldıran, yurtdışında da ses getiren 58 günlük arayışın sonunda devlet; Hasan Ocak'ın ağır işkence izleri taşıyan ve 'meçhul kişi' olarak işlem gören bedeninin, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda olduğunu açıklamak zorunda kalır. Bu açıklamadan sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Bakanı Algan Hacaloğlu 'Toplumdan hükümet adına özür diliyorum' der" diye belirtti.
AİHM İHLAL KARARI VERDİ
İşkenceci polisler hakkında yapılan suç duyurularından sonuç alınamadığını kaydeden Akdeniz, şöyle devam etti: "Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele şubesi polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet yetkilileri ile ilgili yapılan suç duyuruları hakkında 'şikayetlerin somut bir veriye dayanmadığı' gerekçesi ile takipsizlik kararı verilir. İç hukuktan sonuç alamayan Ocak ailesi, 26 Temmuz 1996 tarihinde AİHM'e başvurur. AİHM 15 Temmuz 2004 tarihinde Sözleşme'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin usul yönünden ihlal edildiğine karar verir."
Açıklama sonrası oturma eylemi yapıldı.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, Konak eski Sümerbank önünde yan yana geldi. "Kayıplar belli, failler nerede" pankartı açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Basın açıklamasını okuyan İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, "Devletin inkar ve cezasızlık politikalarıyla üzerine karanlık bir perde çektiği gözaltında kaybetme vakalarını görünür kılmak ve adalete erişmek için 30 yıldır mücadele ediyoruz. 30 yıldır soruyoruz: Kayıplarımız nerede? 30 yıldır haykırıyoruz: İnkara son verin, kayıplarımızın akıbetlerini açıklayın. Hakikati bilme hakkımıza saygı gösterin" ifadelerini kullandı.
'CEZASIZLIĞA SON VERİLMELİ'
Adaletin sağlanabilmesi için cezasızlığa son verilmesi gerektiğini vurgulayan Gümüş, "Cezasızlık son bulmadan adalet sağlanamaz. Adalet sağlanmadan barıştan söz edilemez. Devlet eliyle ya da devlet politikalarının sonucu olarak evlatları ellerinden alınan annelerin yaralarını hafifletmeyen hiçbir süreç kalıcı barışa evrilemez" dedi.
Gümüş, ardından Mardin'in Midyat ilçesinde 1995 yılının mayıs ayında gözaltında kaybedilen Mehmet Sait Zengin'in hikayesini kamuoyuyla paylaştı.
DERSİM
İHD Dersim Şubesi, mücadelesi 30 yılı dolduran Cumartesi Anneleri'yle dayanışmak için Seyit Rıza Meydanında yan yana geldi. Eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller taşındı.
İHD Dersim Şubesi Eşbaşkanı Özgür Ateş, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormaktan vazgeçmeyen, cezasızlığa direnen Cumartesi Anneleri'nin yanında olduklarını vurguladı. 30 yıla yayılan adalet mücadelesine rağmen faillerin büyük bölümünün yargılanmadığını dile getiren Ateş, şöyle devam etti: "Cumartesi Anneleri/İnsanları, 'Biz sadece kaybedilenlerimizin kemiklerini, bir mezar taşını arıyoruz' diyerek yıllardır tüm topluma insanlık onurunu hatırlatıyor. İnsan Hakları Derneği olarak bizler, bu mücadelenin bir parçası olduğumuzu her fırsatta ifade ettik. 30 yıldır dile getirdiğimiz gibi bir kez daha yineliyoruz: Zorla kaybetmeler insanlığa karşı suçtur. Bu suçların failleri yargılanana, kayıplar bulunana, devlet geçmişiyle yüzleşip hesap verene dek bu mücadele sürecektir. Devletin, Anayasa Mahkemesi kararlarını derhal uygulaması; Galatasaray Meydanı'nın barışçıl toplanma hakkına açılması; tüm kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve cezasızlığa son verilmesi gerekmektedir."
'İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİN'
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Orhan Çelebi, gözaltında kayıplar mücadelesinin simge isimlerinden Hasan Ocak'ın kaybedilmesine dair süreci paylaşarak, "Hasan Ocak'ın gözaltında kaybedilişinin 30. yılında, bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz: Uluslararası teamüllere uyun. Dosyayı, insanlığa karşı işlenen suç kapsamında değerlendirin. Zamanaşımını işletmeyin. Etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütme görevinizi yerine getirin" çağrısında bulundu.
Konuşmaların ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapılırken, kaybedilenler anısına Seyit Rıza büstüne karanfiller bırakıldı.
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, 687. hafta eyleminde Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Basın metnini okuyan Melek Atalay, 17-31 Mayıs'ın Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası olduğuna dikkat çekerek, taleplerini şöyle sıraladı:
🔹"Gözaltında kaybedilen tüm kişilerin akıbeti açıklansın,
🔹Suçun fail ve sorumluları yargılanarak adalet önünde hesap versin,
🔹Gözaltında kaybetme Türk Ceza Kanunu'nda insanlığa karşı suç olarak tanınsın,
🔹Cezasızlık uygulamalarına son verilsin,
🔹Türkiye Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere Karşı Uluslararası Sözleşmesi'ni imzalasın ve hayata geçirsin,
🔹Galatasaray Meydanı'ndaki anayasa ve hukuk dışı mekan yasağı ile sayı sınırlamasına derhal son verilsin."
Bu taleplerin hayata geçmesinin ancak kalıcı bir barışla mümkün olduğunu vurgulayan Atalay, "Gerçek anlamda barış, ancak toplumsal hafızanın onarılması, adaletin eksiksiz işlemesi ve insan haklarının tam anlamıyla tanınmasıyla mümkün olabilir. Barış fırsatı siyasi hesaplara kurban edilmemeli; adil ve kalıcı bir barışın tesisi için güçlü bir siyasi irade ortaya konmalıdır" dedi.
HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 177'inci haftasında Yüksekova'daki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede" ve "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı açılan eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.
Eylemde, 15 Şubat 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un failleri soruldu.
'ADALETE ERİŞMEK HER İNSANIN HAKKIDIR'
Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç'un eyleme gönderdiği mesajda, şu ifadeler yer aldı: "1995 yılından bu yana 30 yıldır süren hakikat ve adalet mücadelemizi her şart ve koşula rağmen ısrarla sürdürüyoruz. Dahası birçok dosyada adı geçen suçlulara soruşturma dahi açılmadı. Bir kısmını ise cezasızlıkla ödüllendirdiler. Bizlerin feryadına ise kör, sağır ve dilsizi oynuyorlar. Rıdvan, Kürt halkının yaşadığı sorunlara duyarsız kalacak biri değildi. Siyasi duruşu ve mücadelesi olan biriydi. Bu yüzden onu öldürdüler ve yok etmek istediler. Türkiye ve Kürdistan'da binlerce insanımızı bu şekilde kaybettiler. Hiç birinin tespit edilmiş bir suçu yoktur. Birçoğunun dosyası zaman aşımından dolayı kapatıldı ve kapatılmaya devam ediyor. Bizim de dosyamız yakın bir zamanda kapatılacak. Bu ülke bizlere hiç adil davranmadı. Hem yakınlarımızı yok ettiler. Hem de adalet talebimizi her alandan engellemek istiyorlar. Onları katledenler ise aramızda dolaşıyorlar. Her şeye rağmen hep birlikte bu mücadeleyi ısrarla ve inatla sürdürüyoruz. Ben de aranızda olmak ve oradan haykırmayı çok isterdim. Ancak bu mümkün olmadı. Annelerimizden aldığımız bu mücadeleyi evlatlarımız ve torunlarımız ile birlikte dört kuşaktır sürdürüyoruz. Sürdürmeye de devam edeceğiz. Zulmün karşısında durmak bir insanlık görevidir. Adalete erişmek her insanın hakkıdır."
Rıdvan Karakoç'un hikayesini kamuoyuyla paylaşan Hüseyin Yaviç, "Polisler, Rıdvan'ın aile evine zaman zaman baskınlar düzenleyerek, 'Rıdvan'ı bize getirin. Getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz' diyerek aileyi tehdit ediyordu. Eve gelemeyen Rıdvan, 15 Şubat 1995 tarihine kadar ailesi ve avukatı Eren Keskin ile düzenli haberleşti. Ancak bu tarihten sonra Rıdvan ile bağlantı tamamen kesildi. Evdeki polis ablukası kaldırıldı ve baskınlar sona erdi. Rıdvan'dan bir daha haber alınamadı" dedi.
'DOSYA ZAMANAŞIMINA TERK EDİLDİ'
Karakoç ailesinin hiçbir başvurusundan sonuç alamadığını vurgulayan Yaviç, "Tam 110 gün süren ısrarlı bir arayışın ardından, Rıdvan Karakoç'un işkence izleri taşıyan bedeni Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda bulundu" ifadelerini kullandı.
Soruşturmada faillerin belirlenmesi için hiçbir adım atılmadığını ve dosyanın zamanaşımına terk edildiğini dile getiren Yaviç, "Gözaltında kaybedilen oğlunu işkenceyle öldürülmüş halde kimsesizler mezarlığında bulan Asiye Karakoç, adalete ulaşamadan 7 Aralık 2016'da aramızdan ayrıldı" diye konuştu.