22 Haziran 2025 Pazar

Zeynep Öter yazdı | Hasta tutsaklar serbest bırakılsın

Hapishaneler ve hasta tutsakların özgürlüğü bugün toplumsal mücadelenin başat konusu ve faşist devletin her fırsatta saldırı listesinin başı. Yeni "süreç"te devleti adım atmaya zorlayacak, hasta tutsakların tedaviye erişimini sağlayacak, belki de vedalaşma hakkının önündeki engelleri kaldıracak tek şey yürütülecek birleşik mücadeledir. Toplumun tüm kesimlerinin hasta tutsakların özgürlüğü için yan yana gelmesi, tutsakların direnişinin dışarının mücadelesiyle birleşmesi elzemdir.

Ağır hasta tutsak Yılmaz Ekinci, 30 yılın ardından tahliye edilmesinden iki gün sonra çoklu organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. AKP-MHP faşist iktidarının devrimci, yurtsever tutsaklara dönük düşman politikalarının sonucu katledilen ilk devrimci tutsak değil Ekinci. Ağır hasta tutsak Yıldırım Han, Şefik Esen ilk akla gelen isimler. Han ve Esen tahliye edilmeyerek hapishanede ölüme mahkum edildi, hapishaneden peş peşe tabutları çıktı. Ehettin Kaynak gibi hasta tutsaklar da ölümün eşiğinde tahliye edildi. Tedavisi dahi başlamadan yaşamını yitirdi. Ya da yürütülen kampanya ve oluşturulan kamuoyu tepkisi sonucu iktidarın tahliye etmek zorunda kaldığı kanser hastası Güler Zere 7 ay sonra yaşamını yitirdi. İHD'nin Nisan ayı raporuna göre; Türkiye'de 161'i kadın, 1251'i erkek olmak üzere en az 1412 hasta tutsak bulunuyor. Rapor hazırlandığında Ekinci henüz yaşamını yitirmemişti.

AKP-MHP iktidarının dışarıyı teslim almak için saldırdığı ilk mücadele alanı olan hapishanelerde, hasta tutsaklar ölüme sürükleniyor. Tecrit işkencesi, kelepçeli muayene, insanlık onuruna yakışmayan nakil araçları, sürgün sevkler vb. ile hasta tutsakların tedavileri engelleniyor. Ayrıca hastanelerden verilen "hapishanede kalamaz" raporları görmezden gelinerek tahliyeleri engelleniyor, ölümün kıyısına getiriliyor. Buna karşı, hapishane önlerinden meydanlara, sokaklara; her alanda tutsakların sesini dışarıya taşıyan yoldaşları, aileleri hapishanelerden tabut çıkmasın diye mücadele ediyor.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihli "Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı"nın ardından PKK fesih ve silah bırakma kararı alınca, devletin adım atması beklentisi oluştu. İlk beklenti de hasta tutsakların serbest bırakılmasıydı. Çünkü en yakıcı sorunlardan biri buydu. Ölümcül hastalıkları bulunan, yaşlı, kendi bakımını yapamayacak düzeyde hasta tutsak sayısını İHD verilerinden yukarıda aktarmıştık. Fakat devlet, aynı suç-ceza denkleminde olduğu gibi hapishanelerde bulunan hasta tutuklular arasında da ayrım yapıyor. Kontrgerilla örgütlenmesi Hizbullah'ın militanlarından Mehmet Emin Alpsoy, "kocama hali" gerekçesiyle 2023'te, oğlu Şehmus Alpsoy, Müslüman feminist Konca Kuriş'in katili Hizbullahçı Hamit Çöklü ve 10 Hizbullahçı "sürekli hastalık" iddiasıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafın affedilip serbest bırakılırken, "hapishanede kalamaz" raporu verilen binlerce devrimci, yurtsever tutsağın tahliyesi engelleniyor, insan onuruna yakışır tedavi hakkı elinden alınıyor, ölüme terk ediliyor, aileleriyle vedalaşma hakkı gasp ediliyor.

Adli Tıp Kurumu bu politikanın özel uygulayıcısı konumunda. AKP-MHP iktidarının devrimci, yurtsever tutsaklara dönük düşman hukukunun işletildiği bir kurum olarak, "hapishanede kalamaz" raporlarını görmezden gelerek, "hapishanede kalabilir" raporları veriyor. Beşiri T Tipi Kapalı Hapishanesinde tutulan 73 yaşındaki ağır hasta tutsak Mehmet Emin Çam örneklerden sadece biri. Çam, birkaç kez kalp krizi ve 2 kez böbrek ameliyatı olmasına, beyninde tümör tespit edilmesine, sol tarafı felçli olmasına rağmen tahliye edilmeyen tutsaklardan.

DAİŞ'in gerçekleştirdiği Suruç katliamında ağır yaralanan, kronik akciğer hastalığı olan, tutsaklığında ciğerlerinden kan gelen Uğur Ok; güneşi, gökyüzünü görmeyen, hava sirkülasyonunun olmadığı kuyu tipi diye adlandırılan Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde tutuluyor. Ok, 24 Ocak 2025 tarihinde tutsak edilerek götürüldüğü Marmara Kapalı Hapishanesinden kuyu tipi hapishaneye sürgün sevk edilmesinin ardından yine kan tükürmeye başladı.

Suruç katliamında yitirdiği oğlu Evrim Deniz'in mezarı başında yaptığı konuşma nedeniyle gözaltına alınan ve tutsak edilen Besra Erol, tansiyon hastalığı nedeniyle görme yetesini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Elazığ Kadın Kapalı Hapishanesinde tutulan Erol'un tespit edilen ve kanser riski taşıyan tiroit nodüllerinin yanı sıra, bel fıtığı, kasık fıtığı, siyatik, guatr, yüksek tansiyon ve yüksek göz tansiyonu hastalığı mevcut. Besra Erol bel fıtığı nedeniyle üç defa ameliyat olmasına rağmen sürekli ağrı çekiyor, yürümekte zorlanıyor. Besra Erol'un tahliyesi, pişmanlık dayatmasını reddettiği için iki kez ertelendi.

Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Hapishanesinde tutulan ağır hasta tutsak Kemal Özelmalı, böbrek yetmezliği yaşıyor. Wernicke-Korsakof hastası olan Özelmalı, tat duyusunu kaybetti, sık sık nöbet geçiriyor. Aynı hapishanede tutulan Mehmet Özen, tekerli sandalyede yaşamını sürdürüyor. Şizofreni, KOAH, astım, kalp ve böbrek hastalıkları olan 71 yaşındaki Ramazan Doğanay da İHD'nin hasta tutsaklar listesinde yer alıyor.

Bu liste ne yazık ki oldukça uzun. Türkiye ve Kürdistan hapishanelerinde tedavisi engellenen ve birçok hakkı gasp edilen hasta tutsaklar maruz kaldıkları işkenceye karşı direnişi sürdürüyor. Tutsaklarla dayanışma içinde olanlar ise yaptıkları her eylemde polis işkencesiyle gözaltı alınıyor. İnsanlar tutsaklara görüşçü oldukları, para yatırdıkları bahanesiyle tutuklanıyor. Tecrit böylece daha da derinleştirilirken, devrimci, insani dayanışma engellenmeye, tutsaklar yalnızlaştırılmaya, böylece biat etmeye zorlanıyor. Fakat bu politikanın başarılı olduğu söylenemez. Bu sorun ne tek başına tutsakların ne de tutsak yakınlarının sorunu.

Hapishaneler ve hasta tutsakların özgürlüğü bugün toplumsal mücadelenin başat konusu ve faşist devletin her fırsatta saldırı listesinin başı. Yeni "süreç"te devleti adım atmaya zorlayacak, hasta tutsakların tedaviye erişimini sağlayacak, belki de vedalaşma hakkının önündeki engelleri kaldıracak tek şey yürütülecek birleşik mücadeledir. Bu mücadeleyi yakın tarihte kazanımla sonuçlanan "Aysel Tuğluk için 1000 Kadın" ile örneklendirebiliriz. HDP'nin eski milletvekili, demans hastası Tuğluk, 68 kadın örgütünün kurduğu Aysel Tuğluk için 1000 Kadın'ın yürüttüğü mücadele ve kamuoyunun tepkisi sonucu tahliye edildi. Toplumun tüm kesimlerinin hasta tutsakların özgürlüğü için yan yana gelmesi, tutsakların direnişinin dışarının mücadelesiyle birleşmesi elzemdir.