19 Temmuz 2025 Cumartesi

Kayıp yakınları 4 kentte adalet talep etti

İHD ve kayıp yakınları, Hakkari, Diyarbakır, Batman ve İzmir'de yan yana gelerek faillerin açığa çıkarılmasını ve adaletin sağlanmasını istedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Hakkari, Diyarbakır, Batman ve İzmir'de yan yana gelerek hakikatin açığa çıkarılmasını, faillerin yargılanmasını istedi.

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 184'üncü haftasında Yüksekova ilçesinde bulunan Sanat Sokağında devam etti. "Failler belli, kayıplar nerede", "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, Yüksekova Belediye Eşbaşkanları, Barış Anneleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve çok sayıda kişi katıldı.

Bu haftaki eylemde Urfa'nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015 tarihinde DAİŞ'in canlı bomba saldırısıyla katledilen 33 düş yolcusundan Süleyman Aksu anıldı.

İHD Hakkari Eşbaşkanı Sibel Çapraz, "Tüm dünyanın gözü önünde ‘Hiçbir düş yarım kalmayacak' diye yola çıkan 33 insanımız bombalı saldırıda hayatlarını kaybettiler. Süleyman Aksu, 22 Ocak 1990'da Yüksekova'da 10 çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Adana Çukurova Üniversitesi'nde İngilizce öğretmenliği bölümünü bitirdi, göreve başladı. Sadece üç yıl öğretmenlik yapabildi. 20 Temmuz 2015 yılında Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek için çıktığı kutlu yolda Suruç ilçesinde hayatını kaybetti. Süleyman Aksu çevresinde çok sevilen, güvenilen ve fikirlerine önem verilen biriydi. Öğrencilerine arkadaşı gibi davranır, onları çok severdi. Onu Kobanê'ye götüren içindeki bu çocuk sevgisiydi" ifadelerini kullandı.

Katliamın üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Çapraz, "Bizler Süleyman Aksu ve arkadaşlarının katledilmelerine karşı her zaman adaleti savunacağız. Henüz hayatlarının baharında hayatlarını kaybeden düş yolcularının müsebbipleri ile adil bir yargı sisteminde hesaplaşacağız. Hiçbir düşün yarım kalmaması için sesimizi yükselteceğiz" dedi.

DİYARBAKIR
Kayıp yakınları, eylemlerinin 858'inci haftasında Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde yan yana geldi. Eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.

İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, Diyarbakır'da 16 Temmuz 1980'de gözaltında kaybedilen Recep İkincisoy'un hikayesini kamuoyuyla paylaştı.

İkincisoy'un sık sık polisler tarafından tehdit edildiğini belirten Akdeniz, "Kaybedilmeden kısa bir süre önce sivil polisler tarafından kaçırılmak istenmiş, olay yerine yakın bir akrabasının evine sığınarak kurtulmuştu" dedi.

Akdeniz, şöyle devam etti: "Kendisine ait bir perde dükkanı vardı. Akşam vakti evine geldi, iftarını açtı ve tekrar dükkanına gitti. O tarihten bu yana Recep İkincisoy'dan bir daha haber alınamadı. 16 Temmuz 1980 gecesi saat 23.00 civarında Recep İkincisoy evine dönerken, tanık beyanlarına göre üç sivil polis tarafından evine yakın bir yerde zorla otomobile bindirilerek götürüldü. Olaya şahit olan komşular durumu hemen ailesine bildirdi."

İkincisoy'un ailesinin tüm başvurularının sonuçsuz kaldığını ve İkincisoy'un gözaltına alındığının inkar edildiğini belirten Akdeniz, "Anne Bedia ve baba Salih, oğullarının akıbetini öğrenemeden bu dünyadan gözü açık bir şekilde göçüp gittiler. Kaç yıl geçerse geçsin Recep İkincisoy için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.

Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 694'üncü haftasında Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme çok sayıda kişi katıldı.

1992 yılının Temmuz ayında Batman'da katledilen Özgür Halk gazetesi temsilcisi Çetin Abayay'ın hikayesini kamuoyuyla paylaşan Abdurrahman Yıldırım, Abayay'ın 29 Temmuz 1992'de evine giderken 3 kişinin saldırısına uğradığını, üç saldırganın Abayay'ın yanındaki arkadaşına da ateş etmek istediğini ama silahları tutukluk yapınca kaçtığını belirtti. Ağır yaralanan Abayay'ın, Batman Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından kaldırıldığı Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 30 Temmuz'da yaşamını yitirdiğini belirten Yıldırım, "Karanlıkta kalan binlerce kayıp ve binlerce faili meçhul cinayetleri işleyen failler yargılanmadıkça, bu ülkede toplumsal barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır" dedi.

İZMİR
İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, Konak eski Sümerbank önünde yan yana geldi. "Kayıplar belli, failler nerede" ve "Kayıplar vicdandır sahip çık" pankartları açılan eylemde, basın metninin Kürtçesini Zilan Gümüş, Türkçesini Mustafa Kızartıcı okudu. Bu haftaki eylemde 33 yıl önce Dêrsim'de kaçırıldıktan sonra kaybedilen Ayten Öztürk'ün akıbeti soruldu.

Baba Hıdır Öztürk'ün Mayıs 1992 tarihinde üç kızıyla birlikte gittiği Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından tehdit edildiği belirtilen açıklamada, üç kardeşin daha sonra "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından sorguya çekildiği kaydedildi. Açıklamada, şunlar ifade edildi: "Bu olaydan kısa bir süre sonra hemşire ve mühendis olan kardeşler Dersim'den sürüldü. Hıdır Öztürk'ün kentte kalan kızı Ayten Öztürk, Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar'daki Tunceli İl Özel İdaresi'ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrası içinde dört kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. Kaçırılan Ayten Öztürk, 8 Ağustos 1992'de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınmayacak hale gelmiş Ayten Öztürk'ün kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Ancak işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı, doktorlar detaylı otopsi yapmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı. Bizzat JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten Öztürk'ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği'nce, Yeşil'e tahsis edilen beyaz Land-Rover araç ile kaçırıldığını, daha sonra Diyarbakır JİTEM'e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı ve bu açıklamalar basında da yer aldı. Ailenin tüm suç duyuruları sonuçsuz kaldı. Dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen dava, 21 Eylül 2022'de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı. Hiç şüphe yok ki Ayten Öztürk'ün işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabi değildir. Bizler; insanlığa karşı işlenen suçlarda ve yaşam hakkı ihlallerinde zaman aşımının işlemeyeceğini biliyoruz. Ayten Öztürk davasında da zaman aşımı kararının kaldırılmasını ve davanın yeniden açılmasını istiyoruz."