'Katiller ortak ve örgütlüyse, mücadele de ortaklaşmalı'

"Suruç için adalet, herkes için adalet" talebi 10. yılına girerken, ÖHD yöneticisi Rezan Gezer ve ÇHD İstanbul Şube Başkanı Ezgi Önalan adalet mücadelelerini toplumsallaştırmanın nasıl mümkün olabileceğini ETHA'ya değerlendirdi.
Suruç katliamının 10. yıldönümüne sayılı günler kala, "Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarıyla mücadele de büyümeye devam ediyor. Suruç katliamı dosyasında yıllardır anlamlı bir ilerleme sağlanmaz, aileler, yaralılar ve avukatların talepleri peşpeşe reddedilirken, adalet ısrarı sokaklarda yankı buluyor.
Diğer yanda ülkenin dört bir yanında iş cinayetleri, kadın cinayetleri, toplu gözaltı ve tutuklamalar, ekolojik yıkım, savaş politikaları ve bunların karşısında adalet istemi de derinleşiyor. Ayrıca, yeniden başlayan "süreç"le birlikte katliamlarla yüzleşme talebi de tekrar ön plana çıkmış durumda. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) yöneticisi Rezan Gezer ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Ezgi Önalan, dört bir yanda süregelen adalet mücadelelerini ortaklaştırmak ve toplumsallaştırmanın nasıl mümkün olabileceğini ETHA'ya değerlendirdi.
GEZER: MÜCADELEYİ BİRLEŞTİRMEK ACILARI ORTAKLAŞTIRMAKLA MÜMKÜN
Türkiye gibi kaotik bir ülkede adalet mücadelesini birleştirmek ve toplumsallaştırmanın yaşanılan acının ortaklaştırılmasıyla mümkün olduğunu söyleyen ÖHD yöneticisi Rezan Gezer, "Soma'da yaşanılan acı ile Suruç'da yaşanılanın aynı sistem sebebi ile olduğu ve tetikleyicisinin aynı olduğunu görmekle mümkündür. Ancak mevcut düzende yaşatılan kutuplaşma ile aynı acıyı yaşayan taraflar birbirini anlamayan, kimi zaman ise birbirini yargılayan tarafta olmuşlardır" dedi.
Türkiye'de şimdiye kadar yaşanan tüm katliamlarda devletin adalet mücadelesi verenleri kutuplaştırmaya çalıştığını, tutsak ettiğini vurgulayan Gezer, "Oysa ki toplumsallaşan bu mücadeleyle bireylerde mücadele kültürü yerleşmiş, devletin tehditleri yok sayılarak, farklı kesimler aynı acıda birleşerek adalet mücadelesi verilmiştir" ifadelerini kullandı.
'YÜZLEŞME, ADALETİN SAĞLANMASI VE YARGILAMALARIN ADİL YAPILMASINA BAĞLIDIR'
Geçmiş dönemlerde de "helalleşme" adı altında yaşanan katliamların anıldığı ancak bunun seçim vaatlerinden öteye gitmediğini hatırlatan Gezer, bu konuda herhangi bir somut adım atılmadığını belirtti. Gezer, şöyle devam etti: "Ancak barış süreçleri ülke halklarının birbiriyle ve devletle yüzleşmesini sağlamak için en uygun zeminlerdir. Tarafların devletle yüzleşmesi, adaletin sağlanması ve yargılamaların adil şekilde yapılmasına bağlıdır. Devlet katliamları, faili meçhulleri kabul etmeli ve sorumluları ortaya şeffaf bir şekilde ortaya çıkarmak için uğraşmalı. Acılı aileler ve mücadele sahipleri, adaletin sağlandığına ikna edilmelidir. Zira davası hala devam eden Suruç katliamı gibi bir çok davada adaletin sağlanması için avukatların talepleri dikkate alınmalı, tanıklar dinlenilmeli. Süreç içinde bu adımlar çok önemlidir. Bu adımlar atılırsa bir 'yüzleşme'den bahsedebiliriz."
ÖNALAN: YAŞANAN KATLİAMLARIN HİÇBİRİ SİSTEMDEN BAĞIMSIZ ELE ALINAMAZ
Türkiye'de yaşanan hiçbir katliamın birbirinden ve sistemden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Ezgi Önalan, "Yine özellikle demokratik hak kullanımlarına yönelik müdahalelerde işkence, gözaltı ve haksız tutuklamalar uzunca yıllardır süregelen ihlaller olmakla birlikte devletin 'dokunan yanar' refleksine son birkaç aydır tekrar fazlaca şahit oluyoruz" dedi.
"Hepsi farklı ve münferit gösterilmeye çalışılsa da hepsi toplumsal muhalefete yönelik, iktidarı ve düzeni korumaya yönelik devlet şiddeti biçimleri ve hepsinin çözümü ortak mücadeleden, bu çürük sistemi hedef alan bir mücadeleden geçiyor. Demokratik hak taleplerinin hukukun bittiği yerde sokakta dile getirilmesi ve mücadelenin büyütülmesi gerekiyor" vurgusu yapan Önalan, hukukun tek başına, salt mücadele alanı olarak görülmemesini, toplumsal ve demokratik mücadelenin bir parçası olmasını sağlamak gerektiğine dikkat çekti.
'KATİLLER ORTAK VE ÖRGÜTLÜYSE EZİLENLER DE BİR ARADA HAREKET ETMEK ZORUNDA'
Önalan, şöyle devam etti: "Soma, Suruç, Hendek ve nice katliam; ya devlet eliyle ya da devletin destekleri ve göz yummalarıyla yaşandı. Yakın zamanlı bir örnek olarak Bolu Kartalkaya otel katliamı davasının ilk duruşmasında sanık müdafileri Gayrettepe katliamında devletin aldığı geri tutumu kendi dosyalarında emsal olarak gösterdi. Bu örnek dahi katillerin ortak, örgütlü olduğunu gösteriyor. Öyleyse canı yanan, ezilen, yoksul bırakılan, öldürülen çoğunluk da bu örgütlü azınlığa karşı bir arada hareket etmek zorunda."
'TÜM BASKI BİÇİMLERİNİN BİRBİRİNE BAĞLI OLDUĞUNU ANLATMALIYIZ'
Ortak mücadelenin hedeflerinin de ortak olduğuna işaret eden Önalan, "Devlet ve devletin koruduğu sermayedarlar, çeteler ve bunların katliamlarını, sömürülerini münferitleştirmelerine izin vermemek, tüm bu baskı biçimlerinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu, Şırnak'ta işkence eden polisle Gayrettepe'de kaçak tadilat yaptıran patronun; Ankara'da kadın katilini aklayan hakimle Soma'da madenci yakınına tekme atan memurun aslında neden iktidar ortağı olduklarını tekrar tekrar anlatabilmemiz bu nedenle çok önemli" ifadelerini kullandı.